Kurtulmuş, İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni’ndeki konuşmasında, öğretim üyeleri ve öğrencilere akademik yıl boyunca verimli, bereketli çalışmalar temennisinde bulundu.
Dünyanın zor bir süreçten geçtiğini dile getiren Kurtulmuş, “Sadece son zamanlarda İsrail’in Filistin’e karşı yaptığı saldırılar değil, ondan önceki dönemden itibaren başlayan ama bu saldırılarla birlikte önümüze yeni bir sayfa olarak açılan dünyanın içinden geçtiği bu sürecin, herhalde yakın tarihimizin en büyük türbülanslarına sahip olan dönemlerinden biri olduğu aşikardır.” diye konuştu.
Kurtulmuş, Filistin topraklarını, Batı Şeria ve Gazze diye bölenlerin, sadece fiziki bölünmeyi değil aynı zamanda kolay lokma haline getirilen bölge ülkelerinin en dirençli halkı olan Filistinlilerin de siyasi iradesini bölmeyi amaçladığını ifade ederek, şöyle devam etti:
“Önce Filistin’de ‘serbest seçimler’ adı altında seçimler yapıldı. Sonra seçimlerde istedikleri sonuç alınamayınca Filistin’i ikiye bölmeleri sadece siyasi bir planın parçası değil, hiç şüphesiz askeri bir planın parçasıydı. Dolayısıyla bugüne geldiğimiz noktada 1-2 günün meselesi ya da Hamas’ın saldırısı sonucu ortaya çıkmış bir mesele olarak görmeyin. Bugün Hamas’tan bahsedenler 30 sene evvel El-Fetih’ten bahsederlerdi. Bu meselenin Filistin davasının, Filistin meselesinin çözümsüz bırakılmasının doğal bir sonucu olduğunu en azından bu işi yapanların, planlayanların çok iyi bildiğini hepimiz biliyoruz. Onun için meseleye kapsamlı, kalıcı çözümler üretilmesi için gayretle çalışmamız gerekiyor.”
“Türkiye’nin çok güçlü olmaktan başka seçeneği yok”
Türkiye’nin, Filistin meselesinin çözümünde büyük sorumluluğunun bulunduğunun farkında olduklarını ifade eden Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, her birimiz canla, başla önce kalıcı ateşkes ve Filistin topraklarında siyasi çözümün bulunması için gayret sarf ediyoruz. Tabiri caizse tam bir diplomasi atağı içerisinde dört koldan faaliyet gösteriyoruz. Herhalde Cumhurbaşkanımız yüzlerce görüşme gerçekleştirmiştir. Ben kendi adıma söyleyeyim. 7 Ekim’den bu yana 22 ülkeden 41 bir farklı düzeyde; cumhurbaşkanı, başbakan, meclis başkanları çoğunlukta olmak üzere müzakere etme imkanı buldum. Beş uluslararası toplantıda Filistin meselesini gündeme getirme fırsatını buldum.”
Kurtulmuş, yaptıkları bu görüşmelerin çoğunda, özellikle Batılı ülkelerin önemli bir kısmının “İsrail’den daha fazla İsrailci” olduklarını görmenin üzüntü verdiğini ifade ederek, “Hatta öyle ki bazılarının kendi resmi dairelerinin çalışma ofislerinin kapılarına kendi ülke bayraklarının yanında İsrail bayraklarını astıklarını da gördüm. Dolayısıyla bugün geldiğimiz nokta aslında sadece Filistin-İsrail arasında bir mesele değil dünya siyasetinin önümüzdeki on yıllarını etkileyecek fevkalade önemli bir gelişmedir.” diye konuştu.
Türkiye’nin hem hakkı, hukuku savunmak hem bölge barışını, dünyada esenliği ve adaleti savunmak için çok güçlü olmaktan başka bir seçeneğinin bulunmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, her alanda ayakları yere sağlam basan bir Türkiye’nin inşa edilmesi gerektiğini vurguladı.
Kurtulmuş, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyanın en sakin, en mutedil dönemlerde dahi fevkalade zor, jeostratejik ve jeopolitik riskleri barındırdığını anımsatarak, “Eğitimde, kültürde, sanayide, yüksek teknolojilerde, özellikle savunma sanayiinde ve toplumsal yapımızda aile bütünlüğümüz bakımından, her bakımdan güçlü bir Türkiye, demokrasisi sağlam ve tahkim edilmiş bir Türkiye olmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde bölgede çok sert esen rüzgarlar, zaman zaman daha da kuvvetlenerek devam edeceği anlaşılan bu rüzgarlar Türkiye’yi de etkisi altında bırakır.” değerlendirmesinde bulundu.
Bölgedeki emperyal projeler ve ileride karşılaşılabilecek başka projelerin önlenmesi için Türkiye’ye büyük iş düştüğünü belirten Kurtulmuş, “Biz bize yeter hale gelmek, biz birbirimizle kenetlenmek ve ülkemizi her alanda çok güçlü hale getirmek mecburiyetindeyiz.” dedi.
“Bir insani koridor açılsın’ çabalarımıza bazılarının duvar gibi set çektiğini görüyoruz”
Türkiye’nin Filistin için yürüttüğü diplomasiye işaret eden Kurtulmuş, şunları dile getirdi:
“7 Ekim’den bu yana neredeyse harp ediyoruz. ‘Bu yaşanan bir katliamdır, bu bir insanlık suçudur, şunu kınayın, acil bir ateşkes ilan edilsin, bir insani koridor açılsın’ çabalarımıza bazılarının duvar gibi set çektiğini görüyoruz. Hatta, geçici de olsa bir ateşkes sağlanmıştır derken yine maalesef önce ABD’den ‘Biz kalıcı ateşkese karşıyız’ mesajının gelmesi, arkasından da bugün yeniden İsrail’in saldırılarına başlamış olması utanç vericidir. Bu çerçevede Türkiye olarak pozisyonumuzu hiçbir şekilde değiştirmeden hem kalıcı ateşkesin temin edilmesi hem de nihayetinde Filistin davasının tam manasıyla çözüme kavuşturulması için öyle görünüyor ki önümüzdeki uzun bir süre verilecek olan diplomatik mücadeleye de hazır bir şekilde yolumuza devam edeceğimizi bir kere daha ifade etmek istiyorum. Filistin’de inşallah bu ateşkes kalıcı hale gelir. Dünyada insaf sahibi insanların, kitlelerin baskılarının da sonuç vereceğini ümit ediyorum.”
TBMM Başkanı Kurtulmuş, 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti kurulması, Yahudi işgalcilerin gasp ettikleri evlerden, köylerden çıkartılarak oraların asli sahiplerine verilmesi, Mescid-i Aksa başta olmak üzere kutsal mekanların masuniyetinin korunması şartları sağlanmadan, Orta Doğu’da barışın temin edilemeyeceğini vurguladı.
Dünyada barış ve esenlik için Orta Doğu’da barışın tesis edilmesi gerektiğinin altını çizen Kurtulmuş, “Türkiye olarak bu perspektifimizden hiç vazgeçmeden, hiç kimseye eyvallah etmeden, hem mazlum Filistin halkının sözcüsü, onların bu anlamdaki siyasi taleplerinin takipçisi olacağız hem de dünya barışının tesis edilmesi için Orta Doğu’da sulhun, selametin tesis edilmesi için gayret sarf edeceğiz.” diye konuştu.
“İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi artık kuru bir sözden ibaret”
İsrail ve Filistin arasındaki çatışmanın tek kutuplu dünya sisteminin bütünüyle çöktüğünün alenen ilanı olduğunu ifade eden Kurtulmuş, bundan sonra başta Orta Doğu olmak üzere Avrupa, Uzak Doğu Asya ve dünyanın her yerinde çok kutuplu dengelerin mücadelesinin var olduğu bir döneme girildiğini bildirdi.
Kurtulmuş, bugün dünyadaki temel, modern değerler olarak ifade edilen ve modern uluslararası sistemin kurucu değerleri olarak kabul edilen hemen hemen bütün değerlerin de çöktüğünü söyledi.
İki hafta sonra İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilişinin 75. yıl dönümüne girileceğini hatırlatarak “Nerede insan hakları?” diye soran Kurtulmuş, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin artık kuru bir sözden ibaret olduğunu, başta bu beyannameyi yazdıran ve ilan edenler olmak üzere kimsenin söz konusu beyannameye itibar etmediğini söyledi.
Kurtulmuş, bunu bir iftira olarak söylemediğinin altını çizerek, şöyle devam etti:
“İşte Elon Musk’ın bile zorla Siyonizm’in o propaganda mekanizmasının içerisine nasıl dahil edildiğini biliyorsunuz. Dünyada alenen, ‘Biz Filistin’e yapılan zulmün karşısındayız’ diyen futbolcuların, sanatçıların nasıl bir baskı altında tutulduğunu hep beraber izliyoruz. Ama insanın ağırına giden, modern eleştirel düşüncenin üstatlarından birisi sayılan Habermas’ın, Zizek’in İsrail yanlısı Siyonist politikalara destek veren sözleri, aslında modern bilimsel düşüncesinin de çöktüğünün ilan edilmesi demektir.”
“Otokrasi ve demokrasi arasındaki mücadelenin önümüzdeki dönemde verileceği yerlerden birisi Avrupa’dır”
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, üçüncü temel küresel gelişmenin ise demokrasilerle otokrasiler arasında yaşanan büyük mücadeleyle ortaya çıktığını anlattı.
Bu anlamda da meselenin sadece İsrail’den, Netanyahu ve Likud cephesinin meselesinden ibaret olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, Avrupa’da demokratik olduğunu iddia eden ülkelerin bu yönetime verdiği desteğin ise düşündürücü olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendilerini demokrasinin en ileri ülkesi olarak ilan eden ülkelerde bile ‘camiler kapatılmalıdır’ diyecek kadar gözü dönmüş, insanlık düşmanı, İslam düşmanı siyasetçilerin ortaya çıkıp hem de hatırı sayılır oy aldıklarına şahit oluyoruz. Öncelikle otokrasi ve demokrasi arasındaki bu mücadele dünyanın her yerinde verilecek ama bu mücadelenin önümüzdeki dönemde verileceği en önemli yerlerden birisi Avrupa’dır, Batı Avrupa’dır. Bu anlamda dünya böylesine bir mücadeleye de şahit olacak.”
Filistin ve İsrail arasındaki mücadelenin dünyada yeni bir siyasal sistemin kurulması mecburiyetini de ortaya çıkardığına dikkati çeken Kurtulmuş, “Bu dünya, kim isterse istesin böyle devam etmez. Birleşmiş Milletler’e gidiyorsunuz. 130 ülke İsrail karşıtı karar veriyor ama Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde karar alamıyorsunuz. Çünkü adamın arkasında dayısı var. O ne isterse o oluyor. Bu sistem mutlaka ama mutlaka değişecektir.” ifadelerini kullandı.
“Hepimizin istikameti güçlü büyük Türkiye istikameti olmalıdır”
Dünyada şu anda, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki duruma benzer bir durumun yaşandığını belirten Kurtulmuş, dünya barışının sağlanmaması durumunda dünyanın çok uzun süren bölgesel ve küresel çatışmaların içine gireceği görüşünü paylaştı.
Kurtulmuş, Türkiye olarak kendi hedeflerinin dünyada barışı, adaleti, hakkaniyeti kurabilecek bir sisteme öncülük yapmak olduğunu vurguladı.
Hiçbir insanın diğerinden üstün olmadığı gibi devletlerin de birbirinden üstün olamayacağına işaret eden Kurtulmuş, “Bu anlayış içerisinde hem yerkürede yeni bir anlayışı, yeni bir medeniyet iklimini oluşturacağız hem de başta Orta Doğu olmak üzere bu bölgede, bu coğrafyada barışı, esenliği, selameti sağlamak için üzerimize düşen sorumluluğu yerine getireceğiz. Siyasi görüşlerimiz, hayat tarzlarımız, istikametlerimiz farklı olur ama hepimizin istikameti güçlü büyük Türkiye istikameti olmalıdır.” dedi.