YENİ İŞGAL YÖNTEMLERİ

YENİ İŞGAL YÖNTEMLERİ

Çağımızda, ülkeler nadiren silahlı güç ve asker kullanılarak işgal edilmektedir. Askerlerden oluşan işgal ordularına gerek olmadan bankalar ile ceplerimiz, fikirler ile zihinlerimiz, internet ve sosyal medya ile kültürel değerlerimiz ve göç dalgaları ve de yabancılara toprak satışları ile yurtlarımız işgal edilmektedir.

Ancak  en korkunç işgal beyinlerin, zihinlerin, gönüllerin ve öz kültürün işgal edilmesidir. Maddi kaynak, hatta topraklar geri alınabilir, ama gönüller beyinler ve öz kültür işgal edildikten sonra o ülkeler ilelebet sömürge olurlar.

Bir işgal yöntemi olan kültür emperyalizmi en basit tanımıyla bir ülkenin kendi kültürel değerlerini ve ideolojisini başka bir ülkenin halkına benimsetmesidir. Bu, uzun soluklu bir harekettir ve nesiller boyu sürer. Buradaki temel amaç, insanların örgütlenmelerini engellemek; geleceği ve geçmişi olmayan, sadece gününü yaşamayı amaçlayan insan tipi yaratmaktır. Bu insanlar, tepkileri ve zevkleri önceden öngörülebilen, dolayısıyla her zaman kontrol altında tutulabilen kitlelerdir. .

Bugün maliyeti çok yüksek savaşlar yerine kültür emperyalizmi ile ülkelerin eğitim sistemlerine girilmekte, gelişim ve yenilik hareketleri adı altında kültürel ve sosyal yapıları yozlaştırılmakta, tarihleri unutturulmakta, yanlış yorumlarla gençliğin milli güveni kaybettirilmekte, kitle iletişim araçları yoluyla dil yapısı bozularak nesillerin arası açılmakta ve milli birliğin en önemli halkalarından olan milli dil unutturulmaktadır.  Tüm bunların sonucunda da ülke hiçbir direniş göstermeden  sömürülmeye daha uygun hale gelmektedir.

Bir ülkede resmi dilin yerine yabancı ülke dillerinin yaygın olarak kullanılması kültür emperyalizminin en belirgin  sonucudur.  Bazı sömürgeci küresel güçlerin yaratmaya çalıştığı “devletin dili olmaz.” söylemlerinin amacı; birliği bozulmuş ve kolayca üzerinde kirli oyunların oynanabileceği bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmaktır.

Yabancı kültürlerin, kültürümüz üzerindeki olumsuz etkisini dilimiz dışında beslenme alışkanlıklarımızda, giyimimizde, müziğimizde, yaşam tarzımız ve sosyal ilişkilerimiz gibi pek çok alanda uzun zamandır zaten görmekteyiz.

Kendisine çok şey borçlu olduğumuz büyük önderimiz Atatürk, Türk dilinin korunmasının gerekliliğini özellikle vurgulamış ve “Milli duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin milli ve zengin olması, milli duyguların gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, bağımsızlığını korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” demiştir.

.    Bizler Türk Milleti olarak bu yeni işgale artık bir dur demek için ilk olarak milli dilimiz Türkçemizi yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıyız.

 

.

 

Dr. Tuğtigin ŞEN

Emekli Albay

Araştırmacı Yazar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir