KSENOBİYOTİKLER VE BİYOTOKSİNLER

KSENOBİYOTİKLER VE BİYOTOKSİNLER

Prof. Dr. Ali ALAŞ

alasali@hotmail.com

 

Ksenobiyotikler, çevrede doğal olarak bulunabileceği gibi insan faaliyetleri sonucu da ortaya çıkabilen düşük miktarlarda olsalar bile insanlarda ve sucul biyoçeşitlilik üzerinde potansiyel olarak toksik olan, mutasyon etkisi yapabilen kimyasallardır. Biyotoksin kavramı; mikroorganizmalar, bitkiler ve hayvanlar tarafından üretilen ve maruz kalındığında insanlarda ve çeşitli organizmalarda zehir etkisi gösteren kimyasalların genel adıdır.

Yeme, içme, temas, soluma vb. yollar ile bu maddelere maruz kalındığında çeşitli semptomlar (belirtiler) görülür. Mesela, bitkisel kökenli toksinlere maruz kalındığında; kardiovasküler, solunum, mide-barsak sistemi ve böbrek ile ilgili belirtiler görülürken, fungus (mantarları ve küfleri de içine alan organizmaların genel adıdır)  kaynaklı biyotoksinlere maruz kalındığında böbrek, karaciğer, mide barsak sistemi, kalp damar sistemi, kas iskelet sistemi ve sinir sistemi ile ilgili zehirlenme belirtileri görülür. Bakteriyel kökenli toksinler ise ishal, kusma ve karın ağrısı gibi belirtilere yol açabilmektedir. Denizel ortamdaki algler ve kabuklu deniz canlıları tarafından üretilen toksinler ise doğrudan temas veya deniz ürünlerinin tüketimi yoluyla insanların zehirlenmesine sebep olabilir. En güçlü nörotoksin olan saksitoksin, insanda uyuşukluğa, vücutta karıncalanmaya sebep olur.

Küreselleşme, şehirleşme ve endüstrileşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak insan aktiviteleri sonucunda ortaya çıkan evsel, endüstriyel ve tarımsal atıkların kontrolsüz bir şekilde çevreye bırakılması, karasal ve sucul ekosistemlerin kirlenmesine neden olmaktadır. Çevreye bırakılan kirletici unsurlar arasında; antibiyotikler, tarım zararlısı bitkileri ve böcekleri imha etmek için kullanılan zirai ilaçlar (pestisid), ağır metaller, boyalar vb. bulunmaktadır. Bu maddelerin birçoğu besin zinciri ve diyet yoluyla, solunum yoluyla veya içme suları vasıtasıyla insan vücuduna alınabilmektedir. Uzun süreli maruz kalındığında insan sağlığını menfi yönde etkileyebilmektedir. Mesela, beslenmemizde önemli bir yer tutan balıklar; protein, mineral vitamin, elzem yağ asitleri (Omega-3 yağ asitleri gibi) bakımından zengindir. Ancak, zararlı ve toksik kimyasalların bulunduğu sucul ortamlardan avlanan balıklar ve midye vb. kabuklu su ürünleri, ahtapod, sübye gibi yumuşakçaların tüketimi koroner kalp hastalıkları, hipertansiyon, kalpte ritm bozukluğu başta olmak üzere birçok önemli hastalığa davetiye çıkarabilir.

Yukarıda ifade ettiğimiz su ürünleri, çevreye ve sucul ortamlara ulaşan atıklarda bulunabilen kadmiyum, civa, krom, kurşun, kobalt, nikel, bakır, çinko, arsenik, selenyum gibi ağır metalleri bünyelerinde biriktirirler. Bu zararlı maddeleri bünyelerinde içeren su ürünleri ile beslenildiğinde insan sağlığı risk altında kalmaktadır. Mesela, kabuklu su ürünleri suyu filtre ederek beslendikleri için bünyelerinde ağır metalleri bulundururlar. 1950 yılında Japonya’nın Minamata körfezinden avlanan balık ve kabuklu deniz ürünlerini tüketen kişilerde civa zehirlenmesi görülmüştür. Yapılan tetkiklerde, zehirlenen bireylerin civa içeren kabuklu su ürünlerini tükettikleri anlaşılmıştır. İlk kez tespit edilen bu hastalık, “Minamata hastalığı” olarak isimlendirilmiştir. Bu hastalıkta nörolojik bozukluklar, protein sentezinin engellenmesi, koma durumu ve ölüm görülmektedir. Endüstriyel atıkların bırakıldığı denizlerden avlanan ton balığı ve kılıç balığının bünyesinde yüksek düzeyde civa barındırdığı tespit edilmiştir. Diğer taraftan kadmiyum, insan vücudunda hücrelerin zarar görmesi ile sonuçlanan DNA hasarlarına, protein sentezinin bozulmasına sebep olur. Kadmiyum kirliliğinin bulunduğu ortamlarda yetişen mantar, kabuklu deniz ürünleri, kakao tozunun da kadmiyum yönünden zengin olduğu belirlenmiştir. Çok geniş olduğu için yazımızda konu ile ilgili bazı örneklerini verebildik.

Sonuç olarak, beslenmemiz için temin ettiğimiz gıda maddelerinin endüstriyel ve evsel kirliliğe maruz kalmayan ortamlarda üretilmiş ya da yetiştirilmiş ürünler olması insan sağlığı açısından oldukça önemlidir.

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir