COP29 sürecinde iklim değişikliği ile mücadele ve iklim müzakereleri

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Fatma Varank, Türkiye’nin 29. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP) kapsamında yürüttüğü çalışmaları ve hedeflerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Dünyamız iklim değişikliği tehdidiyle karşı karşıya. Bu küresel sorunu ele almak amacıyla, her yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında düzenlenen İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP) toplantıları, uluslararası işbirliğini güçlendirmek ve somut çözümler geliştirmek için bir platform sunuyor. Bu yıl 11-22 Kasım 2024 tarihlerinde Azerbaycan’ın Bakü kentinde gerçekleşen COP29, hem Türkiye’nin aktif rolü hem de alınan tarihi kararlarla dikkati çekti.

Kardeş ülke Azerbaycan’ın liderliğinde, 80 devlet ve hükümet başkanı ve 76 bini aşkın kayıtlı katılımcıyı ağırlayan COP29, hem lojistik hem de diplomatik açıdan tüm dünyaya örnek bir organizasyon oldu.

COP29 öncesi Türkiye’nin hazırlıkları

Türkiye, COP29 öncesi gerçekleştirilen önemli uluslararası toplantılara aktif katılım sağlayarak iklim müzakerelerinde kararlı bir duruş sergiledi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı liderliğinde ve İklim Değişikliği Başkanlığı koordinasyonunda, Kopenhag İklim Bakanları Toplantısı, Petersberg İklim Diyaloğu, Birleşmiş İklim Değişikliği Yardımcı Organlar Toplantısı ve İklim Eylemi Bakanlar Toplantısı gibi etkinliklere üst düzey temsilcilerle katılım sağlandı. Ayrıca Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu sırasında düzenlenen İklim Haftası ve Pre-COP29 toplantılarında Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum başkanlığında yürütülen diplomatik temaslar, ülkemizin bu alandaki etkinliğini bir kez daha ortaya koydu.

Türkiye’nin COP29’a üst düzey katılımı ve Türkiye pavilyonu

Bakü’de düzenlenen COP29’a, başta Sayın Cumhurbaşkanı’mız Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi olmak üzere, yüksek düzeyde katılım sağlandı. Ayrıca yaklaşık 180 başlıkta yürütülen müzakerelere İklim Değişikliği Başkanlığımız ve ilgili bakanlıklardan toplamda 47 müzakereci iki hafta boyunca aktif katılım sağladı. Bunun yanında, akademi, iş dünyası, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve basından olmak üzere 1800 civarında katılımcı, kendi imkanlarıyla konferansa büyük ilgi gösterdi. Bu geniş katılım, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadeleye verdiği önemi ve uluslararası işbirliğine olan bağlılığını gözler önüne seriyor.

Konferansın ilk haftası boyunca teknik düzeyde yoğun bir şekilde müzakereler sürdürüldü. İkinci hafta ise müzakereleri daha ziyade politik ve ikili görüşmeler şeklinde üst düzeyde yürüttük.

Müzakerelerin yürütüldüğü ve taraf ülkelerin temsil edildiği Mavi Bölgede kurulan Türkiye pavilyonu, konferans boyunca finans, yatırım, ticaret, şehirleşme, teknoloji, sağlık, enerji, tarım, ulaşım, turizm, su ve doğa koruma ve biyoçeşitlilik gibi konulara odaklanan yaklaşık 60 yan etkinliğe ev sahipliği yaptı. Bu etkinlikler kamu, özel sektör ve akademi temsilcileri ile uluslararası katılımcıları bir araya getirerek bilgi paylaşımına ve işbirliği fırsatlarına olanak sağladı.

Türkiye’nin COP29’da sunduğu belgeler

COP29 sırasında Türkiye, iki önemli belgeyi uluslararası kamuoyuyla paylaştı. Türkiye, bunlardan ilki olan Paris Anlaşması’nın şeffaflık ilkesi çerçevesinde hazırlanan İki Yıllık Şeffaflık Raporunu COP 29’da sunan ilk ülkelerden biri oldu.

İkinci belge ise Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadele vizyonunu ortaya koyan Türkiye’nin 2053 Uzun Dönemli İklim Değişikliği Stratejisi belgesidir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum tarafından düzenlenen basın toplantısında dünya kamuoyu ile paylaşılan belgede 18 sektörde 89 strateji yer alıyor. Bu belge ile Türkiye 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi’ne ulaşmak için kararlılığını bir kez daha ortaya koydu.

Türkiye’nin katıldığı küresel girişimler ve ortaklıklar

Türkiye, COP29’da birçok önemli uluslararası girişimde yer aldı. Türkiye, “Yeşil Enerji Bölgeleri ve Koridorları”, “Enerji Depolama ve Şebekeler”, “Düşük Karbon Küresel Platformu”, “Organik Atıklardan Metan Azaltımı”, “Çiftçiler için Bakü Harmonisi İklim Girişimi”, “Yeşil Dijital Eylem” ve “Sağlıklı ve Dirençli Şehirler için Çok Sektörlü Eylem Yol Haritaları” gibi girişimlerle uluslararası işbirliğindeki aktif rolünü sürdürdü. Ayrıca Türkiye, “Bakü Küresel İklim Şeffaflık Platformu” ve “Düşük Karbon Küresel Platformu” gibi girişimlerle iklim eyleminin şeffaflığını ve etkinliğini artırmayı hedefledi.

COP29’da alınan önemli kararlar

Bakü İklim Birliği Paktı kapsamında alınan kararlar, iklim finansmanı ve uyum politikaları açısından önemli adımlar içeriyor. Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere sağlayacağı yıllık finansman miktarının artırılması ve bu fonların kullanımına ilişkin şeffaflık mekanizmalarının güçlendirilmesi, bu kararların temel unsurları arasında yer aldı. Türkiye’nin müzakerelere yaptığı katkılar, kararların kapsayıcı ve uygulanabilir olmasında etkili oldu.

COP29’un en dikkati çeken konularından biri, gelişmekte olan ülkelerin ihtiyacı olan ve 2035’e kadar tüm aktörlerden yönlendirilmesi planlanan yıllık toplam 1,3 trilyon dolar değerindeki iklim finansmanı hedefi oldu. Bu yeni toplu hedef, küresel iklim finansmanı yapısında önemli bir dönüşümü temsil ediyor. Hedefin merkezinde, gelişmiş ülkeler öncülüğünde yıllık 300 milyar dolarlık bir finansman yer alıyor. Ayrıca bu finansman akışının detaylarını netleştirmek amacıyla “Bakü’den Belem’e 1,3 Trilyon için Yol Haritası” adlı bir program başlatıldı. Bu müzakereler kapsamında Türkiye, hem mevcut finansman mekanizmalarından hem de yeni oluşturulan kaynaklarından faydalanma imkanına sahip bir konumda yer aldı.

COP29’da, uzun süredir beklenen Birleşmiş Milletler karbon piyasalarının çerçevesini oluşturan 6. Madde müzakereleri sonuçlandırıldı. Karbon piyasaları sayesinde, gelişmekte olan ülkelerin iklim hedeflerine ulaşması için yıllık 1 trilyon dolarlık finansal akışın sağlanması hedefleniyor. Bu yeni mekanizma, sera gazı azaltımı ve iklim değişikliğine uyum için önemli bir kaynak yaratmayı amaçlıyor.

COP29’da, Kayıp ve Zarar Fonu’nun işler hale getirilmesi de önemli bir başarıydı. Fonun dağıtımına 2025’de başlanacak ve Dünya Bankası bu fonun yönetiminde ilk 4 yıl rol alacak.

Türkiye’nin girişimiyle, Yeşil İklim Fonu ve Küresel Çevre Fonu gibi mevcut finansman mekanizmalarının gelişmekte olan ülkeler için daha erişilebilir hale getirilmesi yönünde düzenlemeler yapıldı. Ayrıca uzun süredir ilerleme sağlanamayan karşı önlemler konusunda, tek taraflı ticaret önlemlerinin etkilerini de değerlendirecek olan ve 5 yıllık bir çalışma programını içeren kararlar alındı.

Bazı kritik konular ise COP30’a devredildi. Özellikle, 2. Küresel Durum Değerlendirmesinin usul ve lojistiği, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Diyaloğunun kapsamı ve Teknoloji Uygulama Programı gibi konular bir sonraki konferansta ele alınacak. Ayrıca adil geçiş süreciyle ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle bu konu Brezilya’daki COP30’a bırakıldı.

COP29, iklim finansmanı, karbon piyasaları ve uyum gibi önemli başlıklarda ilerlemeler kaydederken, bazı konuların COP30’a taşınmasıyla tamamlandı. Türkiye, COP29’da güçlü müzakere pozisyonu ve aktif katılımıyla hem kendi ihtiyaçlarını hem de küresel iklim hedeflerini destekleyen bir rol oynadı.

Türkiye’nin iklim eyleminde ileriye dönük hedefleri ve COP31 adaylığı

Türkiye, COP29’da sergilediği aktif rol ve güçlü duruşuyla, iklim değişikliğiyle mücadelede sadece bölgesel değil, küresel düzeyde de lider bir ülke olduğunu bir kez daha kanıtladı. İklim değişikliği azaltım ve uyum stratejileri, ulusal katkı beyanı ve 2053 net sıfır hedefiyle Türkiye, sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği arasındaki dengeyi sağlama konusundaki kararlılığını net bir şekilde ortaya koydu.

2026’da yapılacak COP31’e ev sahipliği adaylığını açıklayan Türkiye, bu önemli platformu gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında bir köprü kurmak, yeşil dönüşüm vizyonunu uluslararası arenada tanıtmak, iklime dirençliliği artırmak ve iklim değişikliğiyle mücadelede işbirliğini pekiştirmek için bir fırsat olarak görüyor. Türkiye, COP31 ev sahipliği ile hem diplomatik hem de teknik açıdan iklim müzakerelerine olan katkısını daha da ileri taşımayı amaçlıyor.

Türkiye bu süreçte iklim eylemini artırmaya, sera gazı salımının azaltımı hedeflerini gerçekleştirmeye ve uyum politikalarını güçlendirmeye yönelik çabaları ile uluslararası işbirliği ve dayanışmayı teşvik eden bir liderlik modeli sunmayı hedefliyor.

İklim değişikliğiyle mücadele, yalnızca ülkelerin değil, tüm insanlığın ortak bir sorumluluğu. Türkiye, bu küresel sorumluluğun bilinciyle, tüm sektörleri kapsayan yenilikçi çözümleri hayata geçirme çabalarını sürdürüyor. Güneş ve rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yaygınlaştırılması, doğanın korunması ve teknolojik yeniliklere öncülük eden projelerle Türkiye, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak için çalışmaya devam ediyor.

[Fatma Varank, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı ve İklim Değişikliği Başmüzakerecisidir.]

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir