Gazze Halk Mahkemesi nasıl ve neden kuruldu?

BM eski Gıda Hakkı Özel Raportörü Hilal Elver, Gazze Halk Mahkemesi’ne neden ihtiyaç duyulduğunu ve Mahkemenin hedeflerini AA Analiz için kaleme aldı.

***

Gazze’de devam eden soykırım ve zulmü ortaya çıkarmak için bir halk mahkemesi kurulması fikri, Mayıs 2024’te yaşananlara tepkisini göstermek isteyen ve kamuoyunda farkındalık yaratmaya çalışan küçük bir grup Türk vatandaşından geldi. Ağustos ayında Boğaziçi Üniversitesi İstanbul’da, Gazze Mahkemesi fikri ile ilgili olmayan, “Gazze’den Sonra Uluslararası Hukuk” konulu uluslararası bir konferans düzenledi ve İsrail-Filistin çatışması üzerine bu alanda çalışan çoğunluğu yabancı akademisyenleri davet etti. Queen Mary Üniversitesi Küresel Hukuk Kürsüsü Başkanı ve “1967’den Bu Yana İşgal Altındaki Filistin Topraklarında Yaşanan İnsan Hakları İhlalleri” ile görevli olan (2008-2014) Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Richard Falk’ın öncülüğünde, Filistin üzerine çalışan akademisyenler ile, Gazze’de devam eden soykırımı ve Israil’i destekleyen müttefiklerini ifşa etmek, yargılamak, ve kınamak için bir halk mahkemesi oluşturulması fikrini tartıştık. BM Güvenlik Konseyi’nde, başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere daimi üyelerin veto etmesi nedeniyle ateşkes anlaşmasına varılamaması ve bazı Batılı ülkelerin bu soykırıma sessiz kalması göz önüne alındığında, küresel kamuoyunda artan öfke bu girişimin ana motivasyonunu oluşturdu.

-Halk mahkemelerinin ilham kaynağı

Ağır insan hakları ihlallerini ve/veya savaş suçlarını yargılamak üzere bir halk mahkemesi kurulması fikri yeni değildir. Halk mahkemelerinin ilham kaynağı 1966 yılında İngiliz filozof Bertrand Russell ve Fransız yazar/filozof Jean-Paul Sartre tarafından kurulan Russell Mahkemesi’dir. Orijinal Russel Mahkemesi, ABD’nin Vietnam’a askeri müdahalesini eleştirel bir şekilde incelemiş ve sonraki halk mahkemeleri için bir emsal oluşturmuştur. Resmi olmamasına ve yaptırım gücü bulunmamasına rağmen, Russell Mahkemesi kamuoyunu harekete geçirerek savaşa karşı olan Amerikan halkının üzerinde ve ABD’nin Vietnama karşı yürüttüğü savaşın gayrimeşru hale gelmesine yardımcı olan küresel kamuoyu üzerinde önemli bir etki yarattı.

Russell Mahkemesi’nden sonra bu model genişleyerek çeşitli insan hakları ihlallerini ele aldı. Basso Vakfı 1975 yılında İtalya’da sadece savaş suçlarıyla değil, aynı zamanda Güney Afrika’daki ayrımcılık suçu (apartheid) , Latin Amerika ve Filipinler’deki insan hakları ihlalleri ve daha sonra çevre suçları gibi çeşitli sorunlara odaklanan bir Daimi Halklar Mahkemesi (PPT) kurdu. Örneğin 2000 yılında Japonya’da bir Kadın Mahkemesi cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa (comfort women) odaklandı. 2016 yılında Brüksel’deki Uluslararası Monsanto Mahkemesi çevre ve insan sağlığını ilgilendiren şirket suçlarını ele almıştır. Son yıllarda, kasıtlı büyük ölçekli çevresel zararlar için (ekosit) ve çokuluslu şirketlerin çevre suçlarına yönelik çeşitli girişimlerde bulunuluyor.

Bu tür bağlayıcı olmayan, hükümet dışı girişimler, özellikle resmi yasal mekanizmaların yetersiz, erişilemez veya suç ortağı olarak algılandığı durumlarda, mağduriyetlerin ve hak ihlallerinin ele alınması veya adaletsizliklerin ortaya çıkarılması için bir platform görevi görür. Bu mahkemeler ahlaki otorite sağlamayı ve aksi takdirde göz ardı edilebilecek, marjinalleştirilebilecek veya bastırılabilecek konulara dikkat çekmeyi amaçlar.

-Gazze Mahkemesi

Gazze Mahkemesi ise daha önceki modellerden oldukça farklı bir yapıya sahip olup yargı kurumlarını taklit etmek üzere yapılandırılmamıştır. Her şeyden önce, şu anda devam eden bir soykırım mevcut ve en az iki önemli uluslararası mahkemenin gündeminde Gazze var. Bunlardan ilki 2023 yılında Güney Afrika’nın 1948 Soykırım Sözleşmesi kuralları uyarınca Uluslararası Adalet Divanı’na (UAD) yaptığı başvurudur. Ocak 2024’ten itibaren UAD şu ana kadar “soykırımın akla yatkınlığı” konusunda olumlu görüş bildiren üç geçici tedbir kararı aldı. UAD, İsrail’in ağır insan hakları ihlallerini ve açlıkla ölüme neden olma gibi savaş suçlarını derhal durdurmasını emretti. Ne var ki, tam soruşturma ve UAD’nin soykırımla ilgili nihai kararı muhtemelen en az birkaç yıl sürecektir.

İkinci girişim ise Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) Savcısı tarafından İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma eski Bakanı Yoav Gallant hakkında tutuklama emri çıkarılması tavsiyesinde bulunulması oldu. UCM’nin Ön Yargılama Dairesi altı aylık bir gecikmenin ardından 20 Kasım’da tutuklama emrinin çıkarıldığını açıkladı. Bu önemli bir gelişmedir ve bu gelişme kuşkusuz sadece İsrail-Filistin çatışmasını etkilemekle kalmayacak, aynı zamanda UCM’nin kurumsal meşruiyetini de güçlendirecektir.

Devam eden bu mahkeme süreçleri göz önünde bulundurulduğunda, Gazze Halk Mahkemesi esnek, daha hızlı ve uluslararası mahkemelerin tipik katı hukuki kuralları ve soruşturmalarından daha kapsamlı bir soruşturmaya hizmet edecek şekilde yapılandırıldı. Gazze Halk Mahkemesi, İsrail’in soykırıma eşlik eden tavrının daha geniş etkilerini ve yapısal nedenlerini dikkate alacak şekilde planlandı. Örneğin, İsrail’in 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Batılı yerleşimci sömürge projesi olarak tarihsel kuruluşunu göz önüne almak gerekir. Doğrudan etnik temizlik, mülksüzleştirme, baskı, aşağılama, ayrımcılık (apartheid) ve yıkımı içeren acımasız İsrail işgali, Filistin halkının uzun süre acı çekmesine yol açarak mevcut soykırıma giden yolu hazırlamıştır. Gazze Mahkemesi, Gazze ve İşgal Altındaki Topraklarda işlenen açlık suçu, doğaya karşı işlenen suç (ekosit), eğitime karşı işlenen suç (skolestisit), konuta karşı işlenen suç (domisit) ve kültürel geleneği ve tarihi kimliği sömüren veya yok eden suçlar (sosyosit) gibi suçları da kapsayacak şekilde görev alanını genişletecektir. Ayrıca Gazze Mahkemesi, İsrail’in komşu ülkelere yönelik saldırısının bölgedeki ve dünyadaki barış ve güvenliği tehdit eden geniş etkilerini de ele alıyor.

-Mahkemenin yapısı

Halk mahkemeleri genellikle aktivistler, akademisyenler ve STK’ler tarafından, yaşanan mağduriyetten etkilenen toplumların güçlü katılımıyla organize edilir. Gazze Mahkemesi, hükümetlerin, aktif politikacıların ve diplomatların doğrudan veya dolaylı etkilerinden uzak, küresel ve bağımsız bir projedir. Mahkemenin yapısı, Gazze Mahkemesinin tüm mekanizmasını yönetmekten sorumlu olan ve başkanın yönetiminde olan küçük bir Yürütme Komitesi, dünya çapında saygın entelektüeller arasından toplanan daha büyük bir Danışma Politikası Konseyi (APC) ve Filistin meseleleri hakkındaki uzmanlık bilgilerine dayanarak davet edilen üyelerden oluşuyor. Seçim kriterlerinde ırk, cinsiyet ve coğrafi çeşitlilik dikkate alındı. Genellikle avukatlar, akademisyenler, kültürel ve ahlaki otorite figürleri ve aktivistler olmak üzere bağımsız uzmanlardan oluşan bir jüri, Gazze Mahkemesi’nin çalışmalarını desteklemek üzere bir araya getirilecek kanıt ve tanıklıkları toplu olarak değerlendirecektir. Filistinli Sivil Toplum Kuruluşları ve Filistin’i destekleyen küresel dayanışma grupları da Gazze Mahkemesi’nin her aşamasında hayati bir role sahip olacaktır.

Gazze Mahkemesi, özellikle Küresel Güney’de faaliyet gösteren güvenilir ve etkili uluslararası medya ile işbirliği de yapmayı amaçlıyor. Şimdiye kadar ana akım Batı medyası İsrail’in işlediği savaş suçları karşısında ya sessiz kaldı ya da bazıları kasıtlı olarak kamuoyunu Filistinlilerin aleyhine ve İsrail’in lehine olacak şekilde manipüle ediyor.

Geçici programa göre ilk duruşma Nisan ve Mayıs 2025’te, bağımsızlığımızdan ödün vermeksizin Gazze Mahkemesi yaklaşımına açık olan bir ülkede yapılacaktır. Son duruşmanın ise ekim ayında İstanbul’da yapılması planlanıyor. Malezya ve Endonezya gibi alternatif olasılıkları da değerlendiriyoruz. Bu devam eden bir çatışma olduğu için zaman çizelgesi, yer ve genel lojistik açısından esnek olmanın gerekli olduğuna inanıyoruz.

Gazze Mahkemesi, en ciddi ihlalleri belgeleyen delilleri, özellikle de görsel materyalleri titizlikle toplamayı amaçlıyor. Mahkemenin bir amacı da soykırımın doğru ve kapsamlı bir tarihsel kaydının oluşturulmasına katkıda bulunmak ve gelecekteki hukuki süreçler için rehberlik sağlamak olarak kararlaştırılmıştır.

Son olarak, halklar mahkemesinin kararları yasal olarak bağlayıcı veya doğrudan uygulanabilir olmasa da, sembolik ve ahlaki bir ağırlık taşır; genellikle kamuoyunu, politikayı etkiler ve adil ve kalıcı bir barışa ulaşılmasına katkıda bulunabilecek politik ve yasal eylemleri tetikler.

Gazze Mahkemesi’nin ana akım medya ve egemen siyasi sistem tarafından ötekileştirilen ve mağdur edilen Filistinlilerin seslerini yükselteceğini umuyoruz. Mahkeme, sistemik adaletsizliklere ışık tutarak şimdiye kadar hesap verilebilirliği baskılayan statükoya karşı ve sadece Filistinlilerin çektiği sıkıntılar ışığında değil, baskı altındaki tüm savunmasız grupların yararına olacak şekilde geleceğe yönelik yasal, sosyal veya siyasi değişimi katalize etmeyi planlıyor.

[Hilal Elver, 2002 yılından bu yana Santa Barbara’daki California Üniversitesinde araştırma profesörü olarak görev yapmaktadır ve Küresel İklim Değişikliği, İnsani Güvenlik ve Demokrasi Projesi’nin eş direktörü ve UCLA Hukuk Fakültesi, Resnick Gıda Hukuku ve Politikası programında seçkin bir küresel araştırmacıdır. 2014 ile 2020 yılları arasında BM Gıda Hakkı Özel Raportörü olarak görev yapmıştır. 2021’den bu yana Gıda Güvenliği ve Beslenme Üst Düzey Uzmanlar Paneli (HLPE- FSN) Yönlendirme Komitesi üyesidir.]​​​​​​​

* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editoryal politikasını yansıtmayabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir