Daily Sabah Yayın Koordinatörü Dr. Mehmet Çelik, 21-22 Şubat’ta Rio de Jeneiro’da gerçekleşen G-20 Dışişleri Bakanları Toplantısı’nın ana konusu olan küresel yönetişimin reform ihtiyacını ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2013’ten beri savunduğu ”Dünya 5’ten büyüktür.” yaklaşımını AA Analiz için kaleme aldı.
***
Uluslararası sistemin düzene girmesi açısından bir milat olan 1648’de tanınan Vestfalya Barış Anlaşması’ndan Birinci Dünya Savaşı sonrası 1920’de kurulan Milletler Cemiyetine ve sonrasında 1945’te İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan Birleşmiş Milletlere (BM) kadar global yönetişim sistemleri milletler arasında düzeni tesis, barış ve güvenliği koruma, milletler arasında anlaşmazlık riskini minimize ederek işbirliğini arttırma amacıyla faaliyetlerini sürdürdü.
BM zorlu sınavları geçemedi
Nazilerin Avrupa’da Yahudi toplumuna karşı Holokost soykırımı sonrasında “Bir daha asla!” denildi. Bir daha asla bir soykırım yaşanmasın diye bugünkü BM’nin temelleri atıldı. Ancak çok da zaman geçmeden “Bir daha asla!” olmaması gerekenler bu sefer Bosna Hersek’te, Ruanda’da ve Darfur’da yaşandı. BM ise bu sorunlara çözüm bulmakta yetersiz kaldı.
Arap Baharı sonrasında cereyan eden ve bazıları hala devam eden çatışmalar, Rusya-Ukrayna Savaşı ve son olarak İsrail’in Gazze’de Filistinlilere karşı yaptığı soykırımla beraber uluslararası yönetişim sistemi yeni ve geçmiştekilere göre daha komplike risk ve tehditlerle karşı karşıya kaldı. Dahası, bu risk ve tehditlere karşı BM işlevini yitirmiş durumda. Aynı zamanda da BM’nin krizlere müdahalesi için BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) 5 daimi üyesinin onayı gerekiyor. Başka bir deyişle, bugün Batı merkezli küresel yönetişim sistemi ortaya çıkan çok kutuplu dünyanın karmaşık ihtiyaçlarına çare bulmakta işlevsiz görünüyor.
G-20 Dışişleri Bakanları Toplantısı: Dünya reform istiyor
21-22 Şubat tarihleri arasında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde gerçekleşen G-20 Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda gündemin ana maddelerinden biri de uluslararası yönetişim sisteminin reform ihtiyacı üzerineydi. Toplantıya Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da katıldı. Fidan, “Küresel Yönetişim Reformu” başlıklı oturumundaki hitabında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya 5’ten büyüktür.” sözüyle de her platformda altını çizdiği gibi Gazze başta olmak üzere pek çok konuda “adım atamayan” BMGK’nın BM’nin tüm sistemlerinin “saygınlığına gölge düşürdüğüne” dikkat çekti.
Toplantı öncesinde ev sahibi Brezilya’nın G-20 Baş Müzakerecisi Mauricio Lyrio da “Küresel yönetişimin olmadığı bir dünyada yaşıyoruz ve eşi benzeri görülmemiş bir çatışma döneminden geçiyoruz. Küresel zorluklarla mücadele edecek bir yönetim eksikliği var.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan BM’nin reform ihtiyacını 2013’ten beri en yüksek sesle dile getiren lider olsa da bu söylem artık farklı aktörler tarafından da dile getiriliyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres 19 Eylül 2023’te BM Genel Kurulu hitabında bu cümlelerle aynı konuyu dile getirdi: “Küresel yönetim zaman içinde sıkışıp kalmıştır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Bretton Woods sisteminden başka bir yere bakmayın. Bunlar 1945’in siyasi ve ekonomik gerçeklerini yansıtıyor.” Guterres, BM’ye yönelik eleştirisinde “Dünya değişti. Kurumlarımız değişmedi. Kurumlar dünyayı olduğu gibi yansıtmazlarsa sorunları olduğu gibi çözemeyiz” dedi.
Doğrusu, 1999’da kurulan ve dünyanın en büyük ekonomilerini bir araya getiren G-20 toplantısında da bu reform ihtiyacının konu edilmesi, vazifesini yerine getiremeyen bir yapının rahatsızlığının artık Batı eksenli oluşum ve aktörler tarafından da görüldüğünü kanıtlıyor. Batılı aktörler bu reform ihtiyacını kendi ekonomik çıkarları sebebiyle de dile getirmeye başladı. Zira karşı karşıya kalınan kriz ve tehditler sadece siyaseti ve güvenliği hedef almaktan çıktı. Bu krizler aynı zamanda ekonomik güvenliği de rahatsız etmeye başladı. Bundan dolayı, küresel gayri safi yurt içi hasılasının (GSYİH) yaklaşık yüzde 85’ini, küresel ticaretin yüzde 75’inden fazlasını ve dünya nüfusunun yaklaşık 3’te 2’sini temsil eden G-20 ülkeleri reform ihtiyacını ajandalarına aldılar.
BRICS nerede duruyor?
Küresel dengeleri etkileyen siyasi krizler ve çıkmazların sonucunda çok kutuplu düzende kendi pozisyonlarını koruyup, çıkarlarını maksimize etmeye çalışan aktörler yeni siyasi oluşumlarla ve müttefikliklerle birlikte Batı merkezli ekonomik oluşumlara alternatif yapılara yönelmeye başladı. 2006 yılında Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in ortaklığıyla BRIC olarak ortaya çıkan ekonomik işbirliği örgütü, 2010 yılında Güney Afrika’nın katılımıyla BRICS olmuştu. 1 Ocak 2024 itibariyle ise Mısır, Etiyopya, İran, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın da BRICS’e katılmasıyla örgüt hem ekonomik hem de siyasi açıdan güçlendi.
G-20 Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda küresel yönetişimin reform ihtiyacının konu edilmesi BRICS gibi oluşumlara karşı bir reaksiyon olarak da değerlendirilmelidir. Ancak, dünya siyasetinde her ne kadar reform ihtiyacı için farkındalık oluşmaya başlasa da büyük güçler arasındaki rekabet, reform fikrini an itibarıyla benimsemelerine engel oluyor.
Sonuç olarak bugün, BMGK bir çözüm bulma platformu olmaktan ziyade, 5 daimi üyenin kendi çıkarlarını korumak için diğer üyelerle çatıştığı bir ring haline geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın reform çağrısını detaylandırdığı “Daha Adil Bir Dünya Mümkün” kitabının temel argümanı tam da bu çerçeveyi kapsıyor. Kitap, gerekli reformların yapılması halinde BM’nin yalnızca “güçlü” olanların değil, tüm üye devletlerin çıkarlarına etkili bir şekilde hizmet edebilen, krizlere hızlı yanıt veren, temsilde daha adil, hesap verebilen bir yapıya dönüşebileceğini savunuyor. Yeni aktörler tarafından da dillendirilmeye başlanan bu reform vizyonunun yalnızca siyasi idealizm olmadığını söylemeye gerek yok. Aksine, bu reform vizyonu gerçek dünya siyasetini, küresel sorunları ele alan pragmatik bir yaklaşımı ve günümüz dünyasının ihtiyaçlarını BM gibi organların güçlendirilmesi yoluyla karşılamaya yönelik bir öneriyi temsil ediyor.
[Dr. Mehmet Çelik, Daily Sabah gazetesi yayın koordinatörü ve köşe yazarıdır.]
* Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.