TERÖRSÜZ BİR TÜRKİYE
Doç . Dr. Özcan ERDOĞAN
Ülkemizin de içinde bulunduğu Ortadoğu coğrafyasında bugün için hiç şüphesiz en önemli sorun, anarşi terör ve silahlı çatışmalardır. Özellikle ülkemizin 1980’lerin ikinci yarısından itibaren gündemimizden düşmeyen bölücü terör sorunu gittikçe karmaşıklaşmış ve etki alanını giderek genişletmiştir. Ülkemiz bu sorunu çözmedikçe toplum olarak ihtiyacını duyduğumuz topyekün güvenliğimizin ve birlik ve beraberliğin sağlanması, huzur ve refahın perçinlenerek, mevcut sorun ve sıkıntıları aşması zordur. Bu sorun çözümlenmeli… Çünkü güneydoğu sorunu, günümüzde asimetrik savaşların giderek yoğunlaştığı, bölgede büyük bir ekonomik ve siyasi çıkarları bulunan bazı büyük devletlerin adına hareket eden, onların bölgedeki çıkarlarının savunuculuğunu üstlenen PKK/PYD gibi vekalet terör grupları ile mücadele ekonomideki istikrarsızlığın belki de en önemli nedeni… Güneydoğu sorunu Türkiye’nin bir parçası olmayı amaçladığı uygar ve demokratik dünya ile ilişkilerini baltalıyor. En önemlisi milli birlik ve bütünlüğümüzü tehdit ediyor…
Şimdi hafızalarımızı tazelemek bakımından ülkemizin bölücü terörle tanıştığı olayların başlangıcına genel olarak göz attığımızda bundan yaklaşık 41 yıl önce ne olduğuna bakalım…
Günümüzden 41 yıl önce 1984 yılının ağustos ayının 15’i, gerçekte Türkiye’de sıradan güzel bir gün. Halkın büyük çoğunluğu işinin başında, yakıcı bir yaz ortası olması nedeniyle bir kısmı da güney bölgelerimizde tatil yapmakla meşgul…Ülkemizin sosyo-ekonomik olarak genel durumu ise kısaca şöyle: Türkiye’nin nüfusu 48 milyon. Kişi başına düşen milli gelir 1200 dolar… Ülke tek kanallı televizyona sahip. Bilgisayar, internet yok… Cep telefonu bir yana, sabit telefon bile henüz yaygınlaşmamış. Kenan EVREN cumhurbaşkanı, başbakanımız ise Turgut ÖZAL …Günümüzde olduğu gibi Türkiye’nin o günlerde de gündemi zam haberleriyle, hayat pahalılığını öne çıkaran manşetlerle dolu… Cumhurbaşkanı Kenan EVREN, altı Körfez ülkesine Türkiye’ de mülk edinme imkanı tanıyan kararnameyi onaylamış, başbakan Turgut Özal, dört günlük yurt gezisine çıkarak, Kocaeli’nde halka hitaben bir konuşma yapıp, Bilecik’te de küçük sanayi sitesinin temelini atmış. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayip ERDOĞAN, yedek subay olarak yaptığı askerlik görevini bitireli o gün 3 yıl olmuş, Refah Partisi’nin Beyoğlu İlçe Başkanlığı’na seçileli ise 1 yıl olmuş…Akşam saatlerinde genelkurmay karargahından tüm Türkiye’ye bir haber verildi, bir grup terör örgütü mensubu Eruh ve Şemdinli ilçelerini basmıştı…İşte bugün sonlandırmak için tüm imkanlarımızı kullandığımız bölücü terörün ülkemiz gündemine girdiği olayların başlangıcı…
PKK Terör Örgütünün Eruh ve Şemdinli’de başlattığı bu terör olaylarının öncesinde de sadece anıları tazelemek bakımından 1980’li yıllara uzanan süreçte Türkiye’nin karşılaştığı ve özellikle ASALA terör örgütünce yurtdışında görev yapan Büyükelçi ve Başkonsoloslarımıza yönelik terör eylemlerine baktığımızda da; 27 Ocak 1973, Santa Barbara, California, ABD, 4 Nisan 1973 Paris, Fransa, 2 Temmuz 1973: Santa Barbara, 26 Ekim 1973, New York, 20 Ocak 1975, Beyrut, Lübnan, 7 Şubat 1975, Beyrut, Lübnan, 20 Şubat 1975, Beyrut, 22 Ekim 1975, Viyana, Avusturya, 24 Ekim 1975, Paris, 28 Ekim 1975, Beyrut, 16 Şubat 1976, Beyrut, 17 Mayıs 1976, Frankfurt, Essen, Cologne, Almanya, 28 Mayıs 1976, Zürih, İsviçre, 2 Mayıs 1977, Beyrut, 14 Mayıs 1977, Paris, 6 Haziran 1977, Zürih, 9 Haziran 1977, Roma, 4 Ekim 1977, Los Angeles, 2 Ocak 1978, Brüksel, Belçika, 2 Haziran 1978, Madrid, İspanya, 6 Aralık 1978, Cenevre, 17 Aralık 1978, Cenevre, 8 Aralık 1979, Paris, 22 Ağustos 1979, Cenevre, 27 Ağustos 1979, Frankfurt, Almanya, 4 Ekim 1979, Kopenhag, Danimarka, 12 Ekim 1979, La Hague, Hollanda, 30 Ekim 1979, Milan, İtalya, 8 Kasım 1979, Roma, İtalya, 18 Kasım 1979, Paris, 25 Kasım 1979, Madrid, 9 Aralık 1979, Roma, 17 Aralık 1979, Londra, İngiltere, 22 Aralık 1979, Paris, 22 Aralık 1979, Amsterdam, Hollanda, 23 Aralık 1979, Roma, 23 Aralık 1979, Roma, 10 Ocak 1980, Tahran, İran, 20 Ocak 1980, Madrid, 2 Şubat 1980, Brüksel, 6 Şubat 1980, Bern, İsviçre, 18 Şubat 1980, Roma, 10 Mart 1980, Roma, 17 Nisan 1980, Roma, 19 Mayıs 1980, Marsilya, Fransa, 31 Temmuz 1980, Atina, Yunanistan, 5 Ağustos 1980, Lyon, Fransa, 11 Ağustos 1980, New York, 26 Eylül 1980, Paris, 3 Ekim 1980, Cenevre, 3 Ekim 1980, Milano, 5 Ekim 1980, Madrid, 6 Ekim 1980, Los Angeles, 10 Ekim 1980, Beyrut, 12 Ekim 1980, New York, 12 Ekim 1980, Los Angeles, 12 Ekim 1980, Londra, 13 Ekim 1980, Paris, 21 Ekim 1980, Interlaken, İsviçre, 4 Kasım 1980, Cenevre, 9 Kasım 1980, Strasbourg, Fransa, 10 Kasım 1980, Roma, 19 Kasım 1980, Roma, 25 Kasım 1980, Cenevre, 5 Aralık 1980, Marsilya, 15 Aralık 1980, Londra, 17 Aralık 1980, Sydney, Avustralya, 25 Aralık 1980, Zürih, 29 Aralık 1980, Madrid, 30 Aralık 1980, Beyrut, 2 Ocak 1981, Beyrut, 4 Ocak 1981,14 Ocak 1981, Paris, 27 Ocak 1981, Milano, 3 Şubat 1981, Los Angeles, 5 Şubat 1981, Paris, 12 Mart 1981, Tahran, 3 Nisan 1981, Kopenhag, 3 Haziran 1981, Los Angeles, 9 Haziran 1981, Cenevre, 11 Haziran 1981, Paris, 19 Aralık 1981, Tahran, 26 Haziran 1981, Los Angeles, 19 Haziran 1981, Bern, İsviçre, 20 Haziran 1981, Zürih, İsviçre, 21 Haziran 1981, Lozan, 22 Temmuz, 1981, Cenevre, 11 Ağustos 1981, Kopenhag, 20 Ağustos 1981, Los Angeles, 20 Ağustos 1981, Paris, 15 Eylül 1981, Kopenhag, 17 Eylül 1981, Tahran, 24 Eylül 1981, Paris, 3 Ekim 1981, Cenevre, 25 Ekim 1981, Roma, 25 Ekim 1981, Paris, 26 Ekim 1981, Paris, 27 Ekim 1981, Paris, 28 Ekim 1981, Paris, 3 Kasım 1981, Madrid, 5 Kasım 1981, Paris, 12 Kasım 1981, Beyrut, 14 Kasım 1981, Paris, 15 Kasım 1981, Beyrut ve Paris, 16 Kasım 1981, Paris, 18 Kasım 1981, Paris, 20 Kasım 1981, Los Angeles, 13 Ocak 1982, Toronto, Kanada, 17 Ocak 1982, Cenevre ve Paris, 28 Ocak 1982, Los Angeles, 22 Mart 1982, Cambridge, Massachusetts, ABD, 26 Mart 1982, Beyrut, 8 Nisan 1982, Ottowa, Kanada, 24 Nisan 1982, Dortmund, Batı Almanya, 4 Mayıs 1982, Cambridge, Massachusetts, ABD, 10 Mayıs 1982, Cenevre, 18 Mayıs 1982, Toronto, Kanada, 18 Mayıs 1982, Tampa, Florida, ABD, 26 Mayıs 1982, Los Angeles, 30 Mayıs 1982, Los Angeles, 7 Haziran 1982, Lizbon, Portekiz, 1 Temmuz 1982, Rotterdam, Hollanda, 21 Temmuz 1982, Paris, 26 Haziran 1982, Paris, 2 Ağustos 1982, Paris, 7 Ağustos 1982, Ankara, 8 Ağustos 1982, Paris, 12 Ağustos 1982, Paris, 27 Ağustos 1982, Ottowa, 9 Eylül 1982, Burgaz, Bulgaristan, 26 Ekim 1982, Los Angeles, 8 Aralık 1982, Atina, Yunanistan, 21 Ocak 1983, Anaheim, California, ABD, 22 Ocak 1983, Paris, 2 Şubat 1983, Brüksel, Belçika, 28 Şubat 1983, Lüksemburg ve Paris, 9 Mart 1983, Belgrad, 31 Mart 1983, Frankfurt, Almanya, 24 Mayıs 1983, Brüksel, Belçika, 16 Haziran 1983, İstanbul, 8 Temmuz 1983 Paris, 14 Temmuz 1983, Brüksel, 15 Temmuz 1983, Paris, 15 Temmuz 1983, Londra, 18 Temmuz 1983, Lyon, Fransa, 20 Temmuz 1983, Lyon, Fransa, 22 Temmuz 1983, Tahran, 27 Temmuz 1983, Lizbon, Portekiz, 28 Temmuz 1983, Lyon, Fransa, 29 Temmuz 1983, Tahran, 31 Temmuz 1983, Lyon ve Rennes, Fransa, 10 Ağustos 1983, Tahran, 25 Ağustos 1983, Bonn, Almanya, 9 Eylül 1983, Tahran, İran, 1 Ekim 1983, Marsilya, Fransa, 6 Ekim 1983, Tahran, İran, 29 Ekim 1983, Beyrut, Lübnan, 8 Şubat 1984, Paris, 28 Mart 1984, Tahran, 29 Mart 1984, Los Angeles, 8 Nisan 1984, Beyrut, 26 Nisan 1984, Ankara, 28 Nisan 1984, Tahran, 20 Haziran 1984, Viyana, 25 Haziran 1984, Los Angeles, 13 Ağustos 1984, Lyon, Fransa… Akabinde de 15. Ağustos 1984 PKK terör örgütü tarafından da Eruh ve Şemdinli baskınları…Bu liste terör örgütlerinin birbirleriyle nasıl bir ilinti içinde olduklarını, ülkemizi terörle sınamak isteyen uluslararası çevrelerin her zaman kullanabilecekleri aparatları kolaylıkla bulabildiklerinin de bir göstergesi…
Peki, bir an için yine geçmişe dönük olarak değerlendirelim, acaba Şemdinli ve eruh saldırılarına gelinceye kadar terör örgütü ne yapıyordu. PKK terör örgütü 27 ekim 1978 tarihinde Diyarbakır ili lice ilçesi Fis köyünde kuruluş kongresini yapmanın akabinde 30 temmuz 1979 tarihinde Adalet partisi Şanlıurfa milletvekili Mehmet celal BUÇAK‘a silahlı saldırıda bulunuyor, Temmuz 1979’ta da Örgütün kurucusu Abdullah ÖCALAN Şanlıurfa üzerinden Suriye’ye kaçıyordu. Kasım 1979’ da da terör örgütü elemanlarıyla eğitim amacıyla Lübnan’a geçerek Lübnan’da silahlı eğitim ve örgütlenme çalışmalarına başlıyordu. Örgüt 1982 yılı içinde Suriye’de silahlı grupların eğitimlerini tamamlayarak pratiğe geçiş tartışmaları başlamış, 10 mayıs 1983:terör örgütü bilinenin aksine ilk saldırısını 10 mayıs 1983’de Hakkari Uludere Gölyazı köyünde devriye görevi yapan bir askeri araca saldırmış, bu saldırıda 2 er şehit olmuş, 1 Üstgm ve 2 er yaralanmıştır. Dışişleri Bakanlığının girişimi ile Irak tarafında bulunan Düğün dağları bölgesine TSK’lerince bir huzur operasyonu düzenlenmiş, operasyon 70 gün sürmüş, 7 temmuz 1983 tarihinde de belirlenen hedefler imha edilerek, geri dönüş tamamlanmıştır. 15 Ağustos 1984 PKK terör örgütü, Siirt’in Eruh ilçesindeki jandarma karakol binasına karşı bombalı ve silahlı saldırıda bulunmuş ve saldırı sonucunda 1 jandarma eri şehit olmuş 6 er ve 3 sivil yaralanmıştır. Hakkâri ili Şemdinli ilçesinde de jandarma subay açık hava gazinosu, subay lojmanları ve İlçe Jandarma Karakolu’na silahlı saldırı düzenlemiş, bu saldırıda da 1 subay, 1 astsubay ve 1 er yaralanmıştır. Bu PKK’nın ilk büyük ölçekli silahlı eylemidir.
Peki, bu süreçte devletin güvenlik teşkilatı ne yapıyordu? Devletin güvenlik zirvesi olarak değerlendirilen ve 28 Haziran 1984 tarihli Milli güvenlik kurulu Cumhurbaşkanı Kenan EVREN’in başkanlığında, Başbakan Turgut ÖZAL, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet ÜRUĞ, Milli Savunma Bakanı Zeki YAVUZTÜRK, İçişleri Bakanı Ali TANRIYAR, Dışişleri Bakanı Vahit HALEFOĞLU, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Haydar SALTIK, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Zahit ATAKAN, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Halil SÖZER, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Mehmet BUYRUK ve MGK Genel Sekreteri Orgeneral Halit TOROSLU’nun iştirakleri ve Milli Güvenlik Kurulunun bu toplantısına anayasal görevleri gereği Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeleri Nejat TÜMER, Sedat CELASUN ve gündem konusu ile ilgileri nedeniyle, Devlet Bakanı Kazım OSKAY İle Adalet Bakanı Necat ELDEM’in de katılımı ile 28 haziran 1984 günü saat 09.30’da Çankaya Köşkünde aylık olağan Milli Güvenlik Kurulu bu toplantısında iç ve dış olaylar ile genel asayiş ve güvenlik sorunları üzerinde yaptığı değerlendirme sonucunda; “19 mart 1984 tarihinden itibaren 4 ay süre ile 54 il’de uzatılmış olan sıkıyönetimin, 19 temmuz 1984 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere Afyon, Amasya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Çorum, Muğla, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Tekirdağ Ve Yozgat illerinden kaldırılmasını, diğer 41 ilde 4 ay süre ile uzatılmasını; sıkıyönetim kaldırılan illerden, Amasya, Aydın, Balıkesir, Çorum, Niğde, Rize Ve Sakarya illerinde 19 temmuz 1984 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere 4 ay süre ile olağanüstü hal ilan edilmesini; 19 mart 1984 tarihinden bu yana olağanüstü hal uygulanan 8 ilden Bitlis, Çanakkale, Kastamonu ve Sinop illerinden 19 temmuz 1984 günü saat 17.00’den geçerli olmak üzere olağanüstü hal’in kaldırılmasını ve Isparta, Kırşehir, Çankırı, Gümüşhane illerinde olağanüstü halin 4 ay süre ile uzatılmasını hükümete bildirmeye” karar vermiştir.
Dikkat edilecek olursa o günlerde devletin PKK gibi bir terör örgütünden ve eylemlerinden henüz haberi yoktur. Ya da ülkemizde yaklaşık 41 yıldır gündem oluşturan PKK eylemiyle ilgili o günlerde Devletin Milli Güvenlik Kurulunda herhangi bir tedbir alınmasına yönelik bir değerlendirmesi bulunmamaktadır. Oysa bu süreçte terör örgütü gerek Kuzey Irak’ta gerekse Türkiye’nin Irak sınırındaki sarp dağlarda derin vadilerde arazinin motorlu vasıta kullanılamaz alanlarında serbestçe hareket ediyor, saklanma, barınma, beslenme, keşif, istihbarat faaliyetleri ile ilkel anlamda örgütlenme ve bölgede müttefik arama çalışmaları ile lojistik yığınak yapıyordu. 0 yıllarda terör örgütü bu dönemdeki çalışmalarını merkeze şöyle rapor ediyordu “Coğrafya bize elverişli, bize her konuda yardımcı oluyorlar, ihbar kesinlikle yok, kimse devleti tanımıyor…” Bu arada terör örgütü bölgedeki aşiret yapısının haritasını çıkarmış, kim kimden yana, serveti, katkısı ne olabilir, nasıl kazanılabilir gibi sosyolojik çalışmalar yapmıştı. ( Bu çalışmalar sırasında 1960’lı yıllarda ülkeye gelen barış gönüllüsü misyonerlerin hazırladıkları anket ve sonuçlarından da yararlanmışlardır). Gerçekte stratejik bir adım olarak, bu ilk dönemde güvenlik güçlerine saldırı yoktu. Çatışmalar aşiretler arasındaydı. 1984 ve sonrasında saldırılar doğrudan devlete yöneldi. Siyasetçilerimiz ise gelişmeleri ne yazık ki, küçümseyerek izlediler. Olayları “iki buçuk eşkiyanın işi” olarak değerlendirdiler. Bu yıllarda bölgenin olumsuz coğrafi yapısında kendini korumakta zorlanan Jandarma kaçakçı aramaya çıkıyordu. Doğu ve Güneydoğu’da artan terör olayları güvenlik güçlerinin daha etkin olmalarını gerektirmişti. Temmuz 1987’de sıkıyönetim kaldırılarak bölge illerinde Olağanüstü Hal (OHAL) Bölge Valiliği ihdas edildi. Ancak terör örgütü neredeyse alaca karanlıkta bölgeye egemendi… 90’lı yıllar bölücü terörle mücadelenin yoğun yıllarıydı. PKK terör örgütü bu yıllarda kadın, erkek, çocuk demeden masum sivillere yönelik katliamlara girişmiştir…
Günümüzde ülke içinde bölücü terör örgütünün tüm imkan ve kabiliyeti tamamen kontrol altına alınmıştır denilebilir. Ancak, bir türlü istikrara kavuşmayan Ortadoğu bataklığında uyuşturucudan silah kaçakçılığına kadar, insan kaçakçılığından Ortadoğu’da çıkarları bulunan emperyalist devletlerin maşası olarak, vekalet savaşlarının bir parçası olan terör örgütünün artık kendini feshetme zamanı gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın da müteaddit defalar vurguladığı gibi “Ya silahları ile gelip devletimizin sevgi ve şefkatine sığınacaklar, ya da silahlarıyla birlikte gömüleceklerdir.”. Dileğimiz, artık bölücü terörün ülke gündeminden tamamıyla çıkması…Terörsüz bir Türkiye’nin inşası…