Yazıma nereden başlayacağım konusunda uzun bir düşünce sürecine girdim. Gerçekten de, Suriye’deki olaylar ve Esad’ın halkına reva gördükleri, zihnimde bir film şeridi gibi belirdi. Kendi ülkem için duyduğum endişe ve telaş giderek artmakta; HDP, YPG ve diğer terör örgütleriyle mücadeleyi bir kenara bırakıp, geleceğimizin hangi noktaya varacağının sorgusuna yöneldim. Acaba, sınırların yeniden çizilmesi durumunda Türkiye’nin toprak kaybı yaşama ihtimali nedir? Kalan topraklar ne şekilde öngörülebilir? Ayrıca, ABD’nin Irak’a girişini düşünüyorum; sanki her şeyi kendi planına göre düzenlemiş gibi, oldukça serbesti bir tavırla hareket ettiğini görüyorum. Ancak Suriye’deki durumu göz önünde bulundurursak, bir tarafta İsrail, diğer tarafta bir terör örgütü ve Türk güçleri söz konusu. Peki, Suriye’de neyin peşindeyiz? Bu durum kime yönelik bir hazırlık: İsrail’e mi, Kuzey Irak’a mı yoksa Kürdistan’a mı? Yoksa bu bölge ABD’ye mi teslim edilecek? Zihnimde birçok soru mevcut, ancak bunların hiçbirine yanıt bulabilmiş değilim. Elbette Suriye, yeni bir yönetimle ilerlemekte; fakat Türkiye’nin benzer bir kader yaşayacağı düşüncesinden zihnimde uzaklaşmam mümkün olmuyor. Meclise davet edilen Abdullah Öcalan, yarın sessizce doğu illerini kaybetmemizin hiç de uzak bir ihtimal olmadığı izlenimini veriyor. Yani, BOP eş başkanlığının sürdüğü ve toprak vermeye hazır oldukları, belki de bir eyalet sistemi aracılığıyla bu geçişi bekledikleri izlenimi, aklımı kurcalıyor. Gelecekte bizi bekleyen hayatla ilgili kesin bir yargıya varmakta zorlanıyorum; bu konuyu düşünmek bile istemiyorum. Ancak bu, yalnızca söylemler değil, gerçeğe ulaşmanın bir aşaması ve bunun hayata geçirilmesi an meselesidir. Merhum Erbakan’ın Suriye’ye dikkat edin uyarısını tekrar hatırlamak, bize muhtemel felaketimizi anımsatıyor. Üzgünüm ki toplumumuz… Kör, Dilsiz ve sağırı oynuyor sirf cıkar ve menfaat için.
UYANIŞ ZAMANI GELMEDİMİ EY TÜRK HALKI… SEVGİ İLE KALIN
Gülper Yılmaz