SU VE SU TASARRUFU
Prof. Dr. Ali ALAŞ
Doğal kaynaklar, Allah’ın rahmet hazinelerinden insanoğluna ikram ettiği rahmanî hediyelerdendir. Su, hava ve toprak, en önemli doğal kaynaklardandır. Üretilemeyen bu kaynaklar, hayatımızı sürdürebilmemiz için son derece önemlidir. Nitekim havayı soluyup, içindeki oksijeni vücudumuzda kullanabilmenin ne kadar hayati olduğunu Covid-19 pandemisinde hepimiz yaşayarak anladık. Çünkü, Covid hastası olan bir kişi, akciğer alveolleri hasar gördüğünden dolayı havadaki oksijeni solunum yoluyla vücuduna yeterince alamadığı için ölümle burun buruna geldi. Allah’ın canlılara ihsan ettiği en önemli doğal kaynaklardan bir diğeri de, latif ve berrak ve tatlı rahmanî bir hediye olan sudur. Su, bize yağmur katreleri suretinde gönderildiği için eskiler yağmuru “rahmet” olarak ifade ederlerdi ve yağmur yağarken rahmet yağıyor derlerdi.
Vücudumuzda hayatî olayların birçoğu su bulunan ortamda gerçekleştirilir. İnsan bünyesindeki su oranı herhangi bir nedenle azalacak olursa, hayatî faaliyetlerimizde önemli problemler ve aksamalar meydana gelebilir. Mesela vücudumuzdaki su %1 oranında azalırsa; susuzluk hissi, ısı düzeninin bozulması ve performans kaybı olur. Vücudumuzdaki su kaybı % 5’e ulaşırsa, baş ağrısı ve yorgunluk hissi görülür. Bu sebeple başımız ağrıdığında ilk yapacağımız iş bazı kişilerin yaptığı gibi ağrı kesici kullanmak olmamalıdır. Bunun yerine bir iki bardak kadar su içildiğinde, baş ağrısının geçtiğini fark edebiliriz. Şayet su kaybı %10’a ulaşırsa, bilinç kaybı olur. Susuzluk oranı %15’e ulaşırsa, mutlak ölüm gerçekleşir. Normal sağlıklı bir hayat sürdürebilmek için günde ortalama olarak 2-2,5 litre kadar (8-10 su bardağı) su tüketmemiz gerekir.
Dünyamızdaki su kaynaklarının % 96,7’si tuzlu su, %3,3’ü tatlı sudur. Tatlı suların çok büyük bir kısmı ise buzullar halindedir. Bizim içme ve kullanma suyu olarak faydalandığımız yüzey sularının oranı binde üç (% 0,3) civarındadır.
Dünya nüfusunun artışı sebebiyle evsel, endüstiyel ve tarımsal alanlarda su kullanımı her geçen gün artmaktadır. Bir başka ifade ile kişi başına düşen su miktarı sürekli olarak azalmaktadır. Üstelik küresel ısınma ve iklim değişikliğinin bir sonucu olarak birçok ülkede kuraklık görülmekte, evsel ve endüstriyel atıkların arıtılmadan çevreye bırakılması sonucu, su kaynakları kirletilerek kullanılamaz hale gelmektedir.
Falkenmark indeksine göre kişi başına düşen yıllık su miktarı 1000-1700 metreküp arasında ise, o ülkede su stresi var demektir. Kişi başına düşen su miktarı yıllık 1000 metreküpün altına düşerse, o ülkede su kıtlığı görülür. Bir başka ifade ile böyle bir ülke, su fakiri olarak adlandırılabilir. Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı yılda 1350 metreküp civarındadır. Bilinenin aksine olarak Türkiye, su zengini değildir ve su stersi altındaki ülkelerden birisidir. Eğer önlem alınmaz ve su tasarrufu yapılmazsa, gelecekte su kıtlığı çeken ülkelerden birisi olacaktır. Bu bağlamda, suyun tasarruflu olarak kullanılması için toplumdaki bireylerin su tasarrufu konusunda bilinçlendirilmesi ve bunun davranış haline dönüştürülmesi fevkalade önemlidir.
Tasarruf, varlık zamanında yapılması gereken bir eylemdir. Bu nedenle fırsat elimizde iken, suyun bir damlasının bile israf edilmeden iktisatlı bir şekilde kullanılması konusunda toplumun bütün katmanlarının eğitilmesi ve toplumsal bilinç geliştirilmesi gerekir. Üretilemeyen bir kaynak olan su ve diğer doğal kaynaklar istifade etmemiz için bize emanet olarak verilmiştir. O halde suyun iktisatlı (tasarruflu) olarak kullanılması, emanete sahip çıkmak olarak da değerlendirilmelidir.