DEĞİŞİM, SÜREKLİ DEĞİŞİM

DEĞİŞİM, SÜREKLİ DEĞİŞİM

Prof.Dr. Durali Yılmaz

 

Değişim ama nasıl? Geriye doğru mu, ileriye doğru mu? Gelişerek bir değişim mi, eksilerek bir değişim mi? Terakki mi, tereddi mi?

Heraklitos: Bir ırmakta iki kez yıkanılmaz, demiş. Bir gölde veya denizde iki kez yıkanılabilir mi?

“O, her an bir iştedir” (Rahman, 29)  Bu Kur’an ifadesi, yaratılışın sürekli olduğunu, asla bir duraklamanın söz konusu olmadığını mı bildiriyor? Yunus Emre’nin şu dizeleri, bu âyetin açıklaması olabilir mi? “Her dem yeniden doğarız, bizden kim usanası…” Yüzyıllardır tartışma konusu olan felsefe problemlerini çözen bir mısra…

1830’larda Claude Monet’nin resimde uygulamak istediği görünümdeki değişim, sonraları empresyonizm/izlenimcilik adıyla edebiyatta da kendini gösterir. Bu akım, Heraklitos’un kısmen fark ettiği, Yunus Emre’nin ise Kur’an’dan ilhamla dile getirdiği değişim miydi? Öte yandan “Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlam seni” diyen Yunus Emre, bize görünen her şeyin canlı olduğunu ve canlı olan her şeyin de sürekli yenilendiğini, değiştiğini mi söylemek istiyordu? Vücudumuzda binlerce hücrenin her dem yenilendiği bilinen bir gerçektir. Yani bizdeki yaratılış süreklidir. Elbette evrendeki değişim de sürekli…

Ahmet Haşim’in şiirinden konuştuğumuz bir yüksek lisans dersinde, Haşim’in şiirinin empresyonist olduğunu söylemiştim. Böyle olunca Merdiven şiirinin hayatı değil, bir sonbahar ikindisindeki görünümü ve bu görünümdeki değişimi anlattığını belirttim. O zaman bir lisede edebiyat öğretmenliği yapan öğrencim şöyle demişti: Hocam, bütün ezberlerimizi bozdunuz…

Sessiz sinemanın büyük ustası Aynzeştayn, filmlerinde anlatımı sözle değil görüntüyle yapar. Bir bakıma tabiatın dilini konuşturur. Bu konuda Japon şiirinden çok yararlandığını söyler. Film Duyumu ve Film Biçimi kitaplarında bunu ayrıntılı olarak anlatır. Sanırım Ahmet Haşim de bu şiiri örnek almıştı ama biz, Japon edebiyatına biraz yabancıydık ve bu karşılaştırmayı yapamadık.

Değişim ama gelişerek değişim, diyor Yahya Kemal… Bir başka ifadesi de şöyleydi: Kökü, mâzide olan âtiyiz… Bunu sanırım edebî sanatlar, özellikle de kendi şiiri için söylüyordu. Biz bunu, rahatlıkla bilime, politikaya ve diğer sahalara da uygulayabilir ve değişimi bu açıdan değerlendirebiliriz. Değişimin dışında kalanın veya değişimi farkedemeyenin tükenmesi kaçınılmazdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir