EDEBİYAT DOSTLUĞU

EDEBİYAT DOSTLUĞU

Prof.Dr. Durali Yılmaz
Bir zamanlar edebiyatın sağı, solu olmadığı gibi, yazarların da öyleydi. Bu konuda iki derginin yazanlarını örnek verebiliriz, Yaşar Nabi’nin Varlık dergisi, Necip Fazıl’ın Ağaç derisi… Bunlarda ölçü, ideolojik değil, sanat ve edebî değerdi. Mesela Ziya Osman Saba ile Cahit Sıtkı Tarancı’nın dünya görüşleri çok farklıydı ve bu durum eserlerine de yansıyordu. Buna karşılık dostlukları öylesine derindi ki, bunun mektuplarına ve şiirlerine bile yansıdığını görüyoruz. Ağaç dergisinde de Sabahattin Ali ile Asaf Halet Çelebi ve benzer farklı dünya görüşleri olan yazarları görebiliriz. Bütün bu farklılıkları bir arada tutan Necip fazıl Kısakürek idi. Bu sanat ve edebiyat dostluklarını anlatan birçok eser de vardır ama bence en güzeli Fikret Adil’in Asmalı Mescit adlı eseridir.
1946 yılında Türkiye’nin demokratikleşme sürecinin başlamasıyla ideolojik ayrışma da başlıyor. CHP Genel sekreteri Memduh Şevket Esendal, sanat ve edebiyat insanlarını milletvekili yapmak istedi ama İsmet İnönü, başta Necip Fazıl olmak üzere bazı isimlerin üzerine çizdi. Sanki bu noktadan itibaren bir ayrışma başladı. Bu ayrışmanın edebi hatıralara da yansıdığı görülür. Oktay Akbal’ın Edebiyat Dostları buna örnektir. Burada bir zamanlar hayran olduğu ve kendisini genç yetenek olarak taktim eden Necip Fazıl’a tavır aldığını görüyoruz. Bu yıllardan sonra edebiyatçılar ve sanatçılar arasında polemikler de başlar. Ergun Göze’nin derlediği Peyami Safa Nazım Hikmet Kavgası ve benzer derlemeler bunun en iyi örnekleridir. Bu tür ayrışmaları, Necip Fazıl’ın Babıali anı kitabında ve diğer anı kitaplarında görebiliriz.
Burada hemen belirtmekte yarar vardır. Sağ görüşlü olarak kabul edilen sanatçılar, sol görüşlü kabul edilenleri kabullenirken, sol görüşlüler, diğerlerini yok saymaya başlamışlardır. Burada bir anımı yazayım. İlk hikâye Kitabım Söylenmeyen çıktığında o zamanlar popüler olan Sait Faik hikaye yarışmasına, arkadaşlarımın ısrarı üzerine yollamıştım ama sonucu daha baştan biliyordum. Jüride olan Rauf Mutluay, Cumhuriyet gazetesine şöyle bir ifade kullanmıştı: Bu tür ödüller, yeni yetenekleri tanımamızaı da sağlıyor. Durali Yılmaz bunlardan biri oldu. Bu ilginç bir itiraftı. Artık ödüller de ideolojik bir hal almıştı. Hemen not etmekte fayda vardır: Sol tandanslı biri, sağdan ödül alabilirdi ama sağ tandanslı birinin soldan ödül alması imkânsızdı. Türkiye Yazarlar Birliğinin sol tandanslılara verdiği ödüller buna örnektir. Ne var ki onlar, bu ödüllerle ilgilenmemişlerdir bile.
Burada çok ilginç bir durumu da belirtmekte yarar vardır. Cemal Süreya ve Sezai Karakoç dostluğuna bizzat şahit oldum. Cemal Süreya, Papirüs dergisini çıkarıyordu, Sezai Karakqç da Diriliş dergisini. Denebilir ki 1970 sonrası sağın modern edebiyatını Diriliş dergisi, solunkini de Papirüs dergisi sağlamıştır. B uda ilginç bir örnektir: İki ayrı dünyanın insanı Sezai Karakoç ve Cemal Süreya çok iyi dosttur ama çıkardıkları dergiler tamamıyla karşıttır.
Batıda ise durum farklıdır. Yeni romanın kurucuları kabul edilen A. Robbe-Grillet sol tandanslı, Michele Butor sağ tandaslıdır. Dostlukrarı bizim cumhuriyetin ilk yıllrında olduğu gibidir: Aynı dergilerde yazarlar; sol tandanslı eleştirmen Maurice Nadeau, her ikisinin eserleri üzerine eleştiriler yazar. Bir zamanlar biz de böyleydik, Nurullah Ataç da aynı şeyi yapmıştı.
Bence bu ayrışma, edebiyat ve sanatımız için çok da hayra alamet değil: Sanat, edebiyat ve kültürel gelişmenin önünde âdeta bir engel… Bu ayrışmanın politikada zayıfladığı görülüyor gibi. Birileri tarafından dayatılan ön yargılardan kurtulunursa, her görüşten insanımızın, özde vatan ve millet iyiliği için çalıştığı anlaşılabilir.
Sonuç olarak, ideolojileri, politikayı ve her türlü izmlerden kurtulup insanı öncelersek, yalnız kendimizi değil, bütün insanlığa hitap eden bir ses olabiliriz. Yoksa sanat, edebiyat ve kültür dünyamız bir kısır döngüden çıkamaz; insanlığa hitap edecek değerler yetiştiremez.

 

 

 

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir