ENFLASYONUN MALİYETİ
Enflasyonun maliyetinin öngörülen (beklenen) ve öngörülemeyen (beklenmeyen) maliyetler şeklinde iki başlık altında incelemek mümkündür. Ekonominin yıllardır %5 oranında enflasyon yaşadığını ve herkesin kendini buna göre ayarladığı bir süreç enflasyonun öngörülebilir olduğu durumdur. Bu durumda bile enflasyonun bazı maliyetleri vardır. Öncelikle fiyat değişikliklerinin, “menü maliyeti” denilen maliyetleri vardır. Restoran sahipleri, katalog üreticileri ve diğer işlerde enflasyon yüzünden fiyat değişikliklerinin yansıtılması maliyetlere neden olacaktır. Örneğin, menülerini ve listeleri değiştirmek zorunda kalırlar. Ekonomistler, bu maliyetlerin nispeten küçük olduğuna inanırlar.
Diğer taraftan, enflasyon insanların elindeki nakit paranın satın alma gücünü kaybetmesine neden olur. Böylece insanlar ellerinde daha az nakit para bulundurmak iste-yecektir. Eğer ellerinde daha az nakit para olursa, nakitleri daha çabuk biteceği için banka ve ATM’leri daha sık ziyaret etmeleri gerekecektir. Elde az nakit tutmanın sebep olduğu ek maliyetlere “ayakkabı eskitme maliyeti” denmektedir. Bu maliyetleri hesaplayan ekonomistler, maliyetlerin GSMH’nin ancak %1’i kadar olabileceğini tahmin etmektedirler.
Enflasyon, vergi ve finans sisteminin işleyişini bozar. Örneğin, bir şirkette hisse senedimiz olduğunu ve yıl boyu değerinin %5 arttığını düşünelim. Eğer enflasyon oranı da %5 artıyorsa, bizim hisse senedimizin değeri gerçekte artmıyor demektir. Yani yalnızca enflasyonun hızına yetişiyordur. Fakat eğer yıl sonunda hisse senedimizi satarsak, gerçekte hisse senedimizin değerinde hiçbir artış olmadığı hâlde %5’lik toplam kazanç üzerinden vergilendirilebiliriz. Enflasyonun öngörülemeyen maliyetleri ise daha karmaşık ve çoktur.
Aslında öngörülemeyen enflasyonun maliyeti gelirin gelirin yeniden dağılımı ile ilgilidir. Örneğin, öngörülen enflasyon oranının %5 olduğunu ve ücret görüşmelerini bu beklentiye göre yaptığınızı düşünün. Bir taraftan, eğer yanlış hesaplama yaptıysanız ve enflasyon oranı daha yüksek olduysa, maaşınızın alım gücü beklediğinizden düşük olacaktır. İşvereniniz sizin harcamalarınızdan kazanç sağlayacaktır. Buna karşılık, eğer enflasyon oranı %5’ten az olursa, maaşınızın alım gücü beklentinizden fazla olacaktır. Bu durumda, şirkete maliyetiniz artacak ve fazla kazanç sağlayacaksınız. Enflasyon oranı beklentiden farklı oldukça, kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Bu yeniden dağılım eninde sonunda ekonomiye reel maliyet yükleyecektir.
Öngörülemeyen enflasyonun yaşandığı süreçlerde kredi alanlar sabit faizli, kredi verenler ise değişken faizli kredi verme eğilimindedirler. Bu durum, ekonominin reel işleyişine önemli etki edecektir. Öngörülemeyen enflasyonist süreçlerde sabit faizle borç alanlar kârlı, borç verenler ise zarar edeceklerdir.
Eğer öngörülemeyen enflasyon çok yüksek olursa, bireyler zamanlarının çoğunu üretici işler yapmaktansa enflasyondan kâr etmeye çalışarak geçirirler. Enflasyon oranı aylık %50’yi aştığında “hiperenflasyon” vardır. Aylık enflasyon oranının %50 olduğunu düşünürsek bunun anlamı: Eğer bir soda yılbaşında 1.25 TL ise, yıl sonunda 162 TL olacaktır! Bu yüksek orandaki enflasyonun normal ticareti nasıl tahrip edeceğini burdan anlamak mümkündür. Böyle durumlarda enflasyonu durdurmak işsizlik oranının doğal işsizlik oranını geçmesini gerektirebilir ve hatta ekonomiyi resesyona sürükleyebilir. İşsizlik ve resesyon topluma fazlaca maliyetli olmasına rağmen, yüksek enflasyonla karşı karşıya kalınılan bazı zamanlarda gerekli hâle gelebilmektedir. Kısaca, öngörülemeyen ve sürekli artış seyrinde olan bir enflasyonist süreç özellikle sabit gelirli toplum kesimlerinin yaşamını zora sokarak toplum düzenin rasyonel işlemesini zorlaştıran bir durumdur.