DOĞRU YANLIŞ, HAYIR ŞER, GÜZEL ÇİRKİN ÖLÇÜSÜ

 

DOĞRU YANLIŞ, HAYIR ŞER, GÜZEL ÇİRKİN ÖLÇÜSÜ

Prof. Dr. Sayın DALKIRAN

 

İnsan sosyal bir varlıktır ve sosyal hayattan ayrı düşünülemez. Sosyal hayatın içinde de iyilikler ve kötülükler, hayırlar ve şerler, beğenilenler ve beğenilmeyenler, istenilenler ve istenilmeyenler iç içedir. İnsan bunların içerisinden tercihini yapacak ve kendisine en yararlı, olanı alacak ve zararlı şeylerden de uzak duracaktır. Bu husus sadece şahsını ilgilendirdiği gibi, ailesini, neslini, konu komşusunu, şehrini, devletini ve milletini de ilgilendirebilir. Bu açıdan insan sadece bir fert değil toplumun çok önemli bir yapıtaşıdır ve onun sağlamlığı toplumu da sağlam kılar. Onun için fertlerin sağlam, ahlaklı, dürüst, çalışkan, okuyan, düşünen, tefekkür ve tezekkür eden, iyiyi ve kötüyü, yanlışı ve doğruyu sorgulayan bir yapıda olması istenilen şeydir.

İnsanın hayatı tek düze, aynı çizgide ve istikamette ilerleyen bir hayat değildir. Hayatın akışı içinde ister kendisinden kaynaklı, isterse başka saiklerle hayat zikzaklar çizmektedir. İnsan değişen bu olaylar karşısında nasıl bir tepki verecektir? Her bir insanın bu olaylar karşısında takındığı tavırlar çok farklılık arzedebilir. Bu tavırlar ne derece doğrudur, ne kadarıyla isabetlidir ve istikamettedir? Şüphesiz ki takınılan tavırların verilen tepkilerin ne derece doğru olup olmadığı ancak doğru bir ölçü ile tespit edilebilir. Uzunluk ölçüsü metredir ve bir metre evrensel olarak 100 santimetreden oluşur. Birileri bu gerçeği kabul etmeyip bir metreden daha kısa bir çubuğu tam olarak bir metre olduğunu söyleyip iddia edebilir mi? Pekala edebilir, ancak doğru mudur? Hayır. Alırken uzun metre, satarken kısa metre kullanabilir mi? Olabilir ama doğru değildir.

Nasıl ki ölçü ve tartıda bir standart vardır ve olmalıdır. Bundan dolayıdır ki genel kabul gören ve milletlerce hep kullanıla gelen metre ve kilogram vardır ve bunun dışındakiler doğru değildir. Ancak yerel bazda bir takım alış verişlerde kabul gören bir takım ölçü birimleri ve tartı şekilleri olabilir ancak onlar istisnai durumlardır.

Bizim izah etmek istediğimiz husus ise maddi ve manevi konularda bir değer yargısının bulunma zaruretidir. Hangi şey iyi hangi şey kötü kabul edilecektir? Yoksa her akıl sahibi insan kendisine göre bir ölçü mü belirleyecektir? Allah her bir insanı ayrı bir âlem olarak yarattığı için birine göre iyi olan diğerine göre kötü, bir başkasına göre kötü olan bir diğerlerine göre iyi olabilir. Bu nedenledir ki insanlar zaman zaman kendi aralarında iyi kötü, hayır şer, güzel çirkin, doğru ve yanlışı belirlemek için bir takım kıstaslar belirlemişlerdir. Ancak bunlar belirli bir zümrede, bir millette veya coğrafyada kalmıştır. Mesela insan hakları konusunda “insan hakları evrensel beyannamesi” belirlenmiş ve hak ve hukuk için bu belirleyici bir norm olarak kabul edilmiştir. Bu beyanname ise maalesef dünyada egemen olan ve güç sahibi olduğu zehabına kapılan ülke ve milletleri hiç bağlamamış ve nerede mazlum milletler ve ülkeler varsa onların uymaları istenmiştir. Günümüzde İsrail ve arkasında yer alan Batılı güçler ve ABD gibi devletler Gazze, Filistin başta pek çok yerde kan dökmeye ve canilere yardım etmeye devam etmektedirler. Halbuki “insan hakları evrensel beyannamesi” ni hazırlayanlar ve kendilerini medeni olarak sunanlar bunlar değil miydi? Yoksa insan haklarından dem vuran ve sürekli onu gündeme getiren Batılılar insan hakkını sadece batılı olanlar için mi düşünmüşlerdi? Veya Batılılara göre insanlık tanımı içine Müslümanlar, doğulular girmemekte miydi?

İşin özü ve esası Avrupa Medeniyeti merhum Mehmet Akif’in ““Medeniyet!” dediğin tek dişi kalmış canavar?” dediği gibi hep mazlumların hakkını gasbeden, dişleyen bir canavar gibidir. Medeniyet kelimesinin ilk harfi mim harfidir ve bu harf kaldırıldığında geriye “deniyyet” kalır ki “deniyyet” de alçaklık ve vahşilik anlamına gelir. Bediüzzaman sömürgeci büyük Avrupa devletleri için, “Avrupanın ejderhaları” tabirini kullanır. Onların idarecileri için ise, “İnsaniyetperver maskesi altında vahşi reisler” tespitinde bulunur. Sonuçta O, başkasını yutmakla beslenen ejderhaların meydana getirdiği medeniyetten, mimsiz medeniyet olarak bahseder ve şöyle der:

“Evet, mimsiz medeniyet; habis, nazar-ı şeriatta merdud (şeriat böyle bir medeniyeti reddeder), seyyiatı hasenatına galib (kötülükleri iyiliklerinden fazla), intibah-ı beşerle mahkum-u inkıraz (insanlığın uyanmasıyla çökmeye mahkum), sefih, mütemerrid, gaddar, mânen vahşi, dışı süs, içi pis, beşerin nefs-i emmaresi, kurtlanmış bir ağaç görünümündedir.”

Sonuç olarak “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” sadece kağıt üzerinde kalmış, zalim ve gaddar Batılıların ortaya koyduğu ve hiçbir şekilde uygulanmayan prensipler olarak rafa kaldırılmıştır. Ellerindeki medya gücü ile Müslümanları, Doğuluları sürekli barbar ve kan döken olarak göstermişler, ancak dökülen kanların müsebbiplerinin kendileri olduğunu, lüks içinde yaşamalarının temelinde mazlum milletlerin sömürülmeleri ve kanlarının olduğu gerçeğini de kendi halklarından gizlemişlerdir. Dolayısıyla onların ortaya koydukları değerler bütün insanlığın saadet ve mutluluğunu sağlayabilecek nitelikte değildir. Bu açıdan onların fennine, sanatına, teknik ve teknolojisine evet derken, ahlaki değerlerine ise katılmak ve benimsemek insanı hep yanlışa sürükler.

İnsanı yaratan, yokluktan varlığa çıkaran ustası Allah, insanın nasıl mutlu olacağını, olaylar karşısında nasıl tavır takınması gerektiğini, şahsi, ailevi ve toplumsal olarak nasıl huzur, sükun, emniyet ve mutluluk içinde olabileceğini bilmekte ve onlara peygamberlerini bir rehber olarak göndermektedir. Peygamberler de ellerine verilen kitapları ve onların içinde bulunan emir ve yasakları, mutluluğun yollarını bizzat yaşayarak ve örnekleri ile göstermişlerdir. Kim bu noktada peygamberlerin sünnetine tabi olur ise iyi kötü, hayır şer, doğru ve yanlışın ölçüsünü bulmuş olur. Bu ölçüde hareket edenler ise sadece dünyada değil ebedi âhiret yurdunda da mesut olacaklardır.

Âlemlerin Rabbi’nin kitabı ve Peygamberinin sünneti istikametinde mutlu bir ömür yaşayabilmek temennilerimle…

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir