İNSAN GERÇEK DEĞERİNE İMANLA KAVUŞUR
Prof. Dr. Sayın DALKIRAN
Yok olmaya kıyasla var olmak, varlıklar içinde taş, toprak gibi cansız olmayıp hayat sahibi olmak, hayat sahiplerinin içinde ise bitkilerin de hayatı var ki bitki değil bir üst basamak olan hayvaniyete sahip olmak ve orada olmak da mümkün iken en üst bir yaratılış olan insaniyet mertebesine sahip bulunmak çok büyük bir nimettir. İnsaniyet yaratılış itibariyle “eşref-i mahlukat / yaratılmışların en şereflisi” derecesidir ki, bunu insan bizzat kendisi elde etmiş değildir ve sadece ve sadece Allah’ın bir lütfudur. Bu hususu Yüce Yaratıcı Zilzal Suresi’nde şöyle dile getirir:
“Biz, gerçekten insanı en güzel bir biçimde yarattık. Sonra da çevirdik aşağıların aşağısına attık. Fakat iman edip sâlih amel işleyenler için eksilmeyen devamlı bir ecir vardır.”
İşte bu noktada Allah’a imanın ne denli önemli ve lüzumlu olduğunu farklı yönleri ile ele alacağız. Ancak bu yazımızda 23. sözden sadece Allah’a intisap noktasını değerlendireceğiz ve imanla küfün arasında nasıl bir derin dere vardır onu göreceğiz.
Gerçekten insan, imanın nuruyla yücelerin en yücesine çıkar, Cennete lâyık bir değer kazanır. Küfrün karanlığı ile esfel-i sâfilîne / alçakların en alçağına düşer, Cehenneme layık olacak bir vaziyete girer. Böylece iman insana öyle bir değer katar ki, onun varacağı ebedi mekanı cennet olur. Küfür ve inkar ise insanı manen öyle alçaltır ki onu da cehenneme kadar sürükler.
Zira iman, insanı manen celal sahibi olan kendi Sanatkârına bağlar. Bu yönü ile iman bir intisaptır, bir bağlanmadır. İnsan, iman ile insanda görünen ilahi san’atlar ve Rabbani isimlerin nakışları bakımından bir değer kazanır. Yani insanın ister fiziki, ister kalbi ve ruhi ne kadar güzellikleri var ise kendi sanatkarı olan Allah’tan gelmektedir. İnsan üzerinde görünen ve okunan bu sanatlarla gerçek insaniyeti elde eder. Gerçeği gizlemek, üstünü örtme anlamına gelen küfür ise insanın imanla elde ettiği bu bağı keser. Bağın kesilmesiyle insanda tezahür eden Rabbani san’atlar gizlenir. Kıymeti de yalnız madde itibarıyla olur. Madde ise, hem fâni, hem geçici bir hayvani hayat olduğundan, kıymeti yok hükmündedir.
Konu farklı örneklemeler ile daha iyi anlaşılabilir. Meselâ, insanların san’atları içinde, nasıl ki maddenin değeriyle san’atın kıymeti ayrı ayrıdır. Bazen eşit, bazen madde daha değerli; bazen de beş kuruşluk bir demirde beş liralık bir san’at bulunur. Özellikle, antika bir san’at bir milyon kıymeti aldığı halde, maddesi beş kuruşa da değmez. İşte, öyle antika bir san’at, antikacıların çarşısına gidilse, olağanüstü ve pek eski, becerikli san’atkârına nispetle o san’at eseri teşhir edilse, bir milyon fiyatla satılabilir. Aynı sanat eseri kaba demirciler çarşısında satılmaya kalkılsa, beş kuruşluk bir demir fiyatına alınabilir. Zira kaba demirciler çarşısında onun sanat değerine ve sanatkarına bakılmaz sadece maddenin ağırlığına bakılır. Bu itibarla sanat harikası olan bu eser orada yok hükmünde bir fiyata satılabilir.
Mesela 20. yüzyılda İspanya ve dünyanın en ünlü ressamlarından biri olan Pablo Picasso aynı zamanda heykeltıraş, seramik sanatçısı, sahne tasarımcısı, şair ve oyun yazarı kimlikleriyle de bilinmektedir. Bu şahsın pek çok eseri bulunmaktadır ve bugün müzayede ile milyar fiyatlar verilmektedir. Bu eserlerden herhangi biri ele alınsa maddesi itibariyle 300-500 liraya mal edilebilecek iken, işin içine sanat ve üstelik de sanatkarı girince milyar dolarlara alıcı bulabilmektedir.
İnsan Allah’ın antika bir san’atıdır. En nazik ve nazenin bir kudret mu’cizesidir ki, Allah insanı bütün isimlerinin cilvesinin görüntüsü, nakışlarına vesile ve kâinata küçük bir misal suretinde yaratmıştır. Gerçekten insanın yaratılışında evrende ne var ise cisminde numune olarak o vardır ve kâinat da bir nevi büyük insan gibidir.
İman, Allah tarafından insanın kalbine koyulan ve ilka edilen bir nurdur. Eğer iman nuru, insanın içine girse, üstündeki bütün anlamlı nakışlar, o ışıkla okunur. O mü’min, şuurla okur ve yaratıcıya bağlanmakla okutur. İnsan bu durumda, “Sânii Zülcelâlin sanatıyım, mahlûkuyum, rahmet ve keremine mazharım” der. Zira imanın nuruyla insandaki Rabbâni sanatlar görünür. Demek, Sâniine, Sanatkarına bağlılıktan ibaret olan iman, insanda mevcut bulunan bütün san’at eserlerini gösterir. İnsanın kıymeti, o Rabbâni sanatlara göre olur. İnsan, Yüce Yaratıcı’nın aynası olma yönüyle değer kazanır. O halde, madde bakımından çok bir önemi bulunmayan insan, sanatkarına bağlılık bakımından bütün yaratılmışların üstünde bir değer kazanır. Bu değerinden dolayıdır ki Allah’a muhatap olur ve Cennete lâyık bir misafir olur.
İman Allah’a olan bağlılığı sağlayıp insana büyük bir değer ve şeref kazandırmış iken Allah’a olan bağın kesilmesinde ibaret olan küfür, insanın içine girse, o vakit bütün o anlamlı ilahi isimlerin nakışları karanlığa düşer, okunmaz. Zira Yaratıcı unutulsa, Yaratıcıya yönelik mânevî taraflar da anlaşılmaz, adeta baş aşağı düşer. Her biri derin anlamlar yüklü san’atların ve mânevî güzel nakışların çoğu gizlenir. Nasıl ki her bir yeri nakışlarla süslü, hüsn ü hat ile dolu güzel bir salona girilse, gündüzde ve gece ışıklı bir vaziyette o süsler ve o yazılar görülür ve okunur. O güzelliklerin sanatkarı manen alkışlanarak “maaşallah” denilir ve tebrik edilir. Ancak gece vakti lambaların anahtarına dokunarak ışıklar söndürülse, her şey bir anda karanlıkta kalır ve içerideki güzellikler ne görülür ne de manalı yazıları okunabilir. İşte iman nuru yandığında insan kendisinde tezahür eden nakışları ve manaları hem okur hem de okutur iken, küfür insanın kalbine girdiğinde insan manen karanlıkta kalır ve değersizleşir.
İnsanda tezahür eden her bir sanat ve manaların herbiri birer parlak elmas iken, küfür ile birer sönük şişe olurlar. Ehemmiyeti yalnız maddeye bakar. Maddenin gayesi ve meyvesi ise, kısacık bir ömürde, hayvanların en âcizi ve en muhtacı ve en kederlisi olduğu bir halde, yalnız cüz’î bir hayat geçirmektir. Sonra dağılır, kokuşur gider. Böylece anlaşılmaktadır ki küfür çok değerli olan insanın mahiyetini yıkar, elmastan kömüre dönüştürür.
Sonuç olarak şunu ifade edebiliriz. İnsan Allah’ın yaratıkları içinde çok önemli bir konumdadır. Eğer iman ile insan kendisini Yüce Yaratıcı’ya bağlar ise o zaman kıymeti çok daha artar. Bu bağ küfürle kesilir ise, insanın değeri sadece madde yönü ile olur ki, madde de ölmeye, yok olmaya mahkumdur.
Bir diğer yazılarımızda da imanı farklı yönlerden değerlendirelim isterim. Allah ile olan bağımızın güçlenmesi, iletişimimizin artması dilek ve temennilerimle…