DEPREM

DEPREM

Resmi rakamlara göre elli binden fazla yurttaşımızın canına, malına mal olan ve 11 ilin çehresini değiştiren 6 Şubat depremi üzerinden 10 ay geçti.

Yaşadığımız coğrafyada ışık hızıyla değişen gündemlere bir de en büyük toplumsal sıkıntımız unutkanlık eklenince ne de çabuk sildik aklımızdan yaşanan onca acıyı.

Amacım yaşanan sıkıntılara tekrar tuz basmak değil elbette. Ancak unutmayalım ki, coğrafi olarak % 70’in üzerinde deprem potansiyeli taşıyan topraklarda yaşıyoruz.

Kahramanmaraş ve civar illerde saatten önce çalan deprem sonrası gelen çığlık, feryat ve aylar süren soğuklarda ödenen bedellere bir daha yurdumuzun hiç bir güzel insanının tanık dahi olmaması için bu acı ihtimalin her zaman aklımızda yer etmesi gerekiyor.

100 yıllık Cumhuriyet tarihimizde 1924 Erzurum depreminden son Kahramanmaraş merkezli felakete kadar Erzincan, Van, Bingöl, İzmir, Yalova, Düzce ve Elazığ gibi çok farklı bölgelerde milletçe sayısız deprem yaşadık. Ne yazık ki yeterince ders alamadığımız gibi şu ana dek alınan tedbirler de acıların önüne geçemedi. Evet, sözü beklenen büyük İstanbul depremine getireceğim.

22 mil-yonluk bir megakentin böyle bir risk taşırken hiç birimizin güvende olmayacağını ısrarla her mecrada duyuracağım. Ülkenin ekonomik yükünü taşıyor İstanbul.

Dolayısıyla ülkemizde bir beka tehlikesinden söz edeceksek deprem riskini ilk sıralara yazacağız. Olası deprem sonrası hayat kurtarma, asayiş, ulaşım, beslenme ve sosyal rehabilitasyon konularında tek tek planlama yapmak, aldığımız nefes gibi önemlidir. Şehzadeler şehri Manisamız da

Mensubu olduğum her platformda  bu konuyu sesimiz yettiğince gündeme getiriyoruz, bunun gibi tüm sivil toplum ve meslek örgütleriyle dayanışma ile eylem planımızı acilen hayata geçirmemiz şart. Devletimiz mutlaka kendi imkanları dahilinde bir yol haritası belirliyor, ancak böyle bir risk meydana gelirse devlet bu sıkıntıyı tek başına bertaraf edemez.

Bu noktada kentsel dönüşüm ve deprem toplanma alanlarının miktarı devletin kanımca en acil görevleri. Vatandaşlarımız da kendi konutunun durumundan elbette sorumludur. Dolayısıyla son tahlilde insan belleği kadar yer kaplıyorsa yeryüzünde, bu gerçekle yüzleşen ve geleceğe güvenle bakan bir toplum inşa etmek hepimizin ortak görevidir geçmiş olsun Güzel Soma Kalın sağlıcakla

 

 Savaş Aytimur

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir