KAMUDA İYİ YÖNETİŞİM ANLAYIŞININ PEKİŞTİRİLMESİ
Dünyada sanayi toplum şartlarından bilgi toplumuna geçiş şeklinde özetlenebilecek olan gelişmelerle birlikte kamu yönetiminde bir değişim ve dönüşüm yaşanmış, bu durum kamunun hizmet anlayışı ve alanına da tesir etmiştir.
Bunun başlıca sebepleri arasında toplumun artan ve çeşitlenen talepleri, bilinçli vatandaşların yönetime katılma isteği, aynı zamanda yönetimi sorgulaması, araştırması ve haberdar olmak istekliliğindeki artışları sayabiliriz.
Nitekim CİMER’in aktif bir şekilde kullanımı bu duruma iyi bir örnek teşkil etmektedir.
Dolayısıyla günümüzde kamu hizmetleri devletin vatandaşa sunduğu bir lütuf olarak kabul görmemektedir.
Kamu yönetimlerinin eskiden olduğu gibi tepeden inmeci, vatandaş istek ve beklentilerine duyarsız, aşırı bürokratik ve merkeziyetçi, kapalı ve sorgulanamayan yöntemlerle hareket eden, performansı ise çok fazla dikkate almayan yapılar olarak varlıklarını sürdüremeyecekleri gerçeğinden hareketle, özellikle 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ve takip eden mevzuat düzenlemelerin de “katılımcılık”, “şeffaflık”, “hesap verebilirlik” anlayışına kuvvetli bir vurgu yapılmıştır.
Kamu yönetiminde katılımcılık ekseninde ki bu yapılanmanın yönetimden yönetişim anlayışına geçiş olduğunu, bunun da kurumsallaşmanın temel koşulu olduğunu söyleyebiliriz.
“Birlikte yönetmek anlamına gelen yönetişim kavramı ilk kez 1989 yılında Dünya Bankasınca yayımlanan bir raporda kullanılmış, bu raporda yönetişimin, devletin politikalarını belirlerken ve uygularken vatandaşların da bu sürece dahil olmasını sağlayacak bir kurumsal düzenleme olduğuna özellikle vurgu yapılmıştır. Bu anlamıyla yönetişim kavramı; vatandaşların pasif bir algıyla devlet tarafından yönetildiği bir ilişkiden, karşılıklı etkileşimlerin öne çıktığı bir ilişkiler bütününe doğru dönüşümü ifade etmektedir. Öyle ki, bu dönüşüm içinde vatandaşlar daha aktif bir tutum izleyerek kendileri ile ilgili kararların alınmasında ve uygulanmasında devletle karşılıklı bir etkileşim içinde olmaktadır.” (1)
Kamu idarelerinde stratejik amaç ve hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için gerekli olan yönetişim anlayışı, 2024-2028 yıllarını kapsayan Onikinci Kalkınma Planı’nda “Kamu hizmetlerinin katılımcı, kapsayıcı, hesap verebilir, şeffaf, adil, hızlı, kaliteli, vatandaş memnuniyetini esas alan ve sivil toplumu destekleyecek şekilde bütüncül bir anlayışla sunulması, vatandaşların kamu kurumlarına olan güveninin artırılması amacıyla iyi yönetişim ilkeleri ve kamu yönetiminde dürüstlük odaklı anlayışın benimsenmesi Plan döneminin temel hedeflerindendir.” Şeklinde belirtilmiş, iyi yönetişim anlayışının pekiştirilmesi ve kurumsallaştırılması söz konusu kalkınma planının vizyonu, temel amaç ve ilkeleri arasında yer almıştır.
Ancak tüm bunların gerçekleşebilmesinin kurumlar için bir sistem kurgusunu gerektirdiği açıktır. Bu öyle bir kurgu olmalı ki iç paydaşlar kadar dış paydaşlara da yer vermelidir. Zaten sürdürülebilir bir başarı bunu da gerektirmektedir.
İşin özü yönetişime olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır. İyi bir yönetişim için sadece kurallar yetmez, bunun eyleme geçmesi de gerekir. Burada en büyük görev de üst yönetime düşmektedir.
Kaynakça:
1)ERGEN, Zuhal, Maliye Dergisi, Yönetimden Yönetişime: Katılımcı Bütçeleme Modeli, s.321