İNKALAR
İNKALARIN TARİHSEL KÖKENLERİ: Andlar da uygarlık muhtemelen günümüzden 11.500 yıl önce (M.Ö. 9500) başlamıştı. İnkalar’ın Peru’nun dağlık bölgesindeki, günümüzde Puna’lar olarak bilinen arazilerde yaşamış ataları muhtemelen göçebe olarak ortaya çıkmışlardı. İnkalar’ın kökenine ilişkin farklı veriler elde edilmiştir. Günümüzde ilk İnkalar’ın coğrafik başlangıcı tartışmalı bir konudur, varsayımların hatırır sayılır bir kısmı Peru ve Bolivya sınırındaki Titicaca Gölü kıyılarından geldiklerini varsayar. Bu yaklaşımlar pek iyi bilinmeyen Tiahuanaco (Bolivya) uygarlığıyla bir ilgileri olabileceğini akla getirmektedir. İrtifası 3812 m olan Titicaca Gölü 8.000 km2’lik yüzölçümüyle gerçek bir içdeniz durumundadır. Başlarında Manco Capac bulunan bir topluluğun kuzeye göç edip Quechua topluluklarıyla ittifak kurarak Cuzco Vadisi’nde oturanları yerinden etmiş olması gerekir. Bölgeye yerleşen bu topluluğun soyundan gelenler ve müttefikleri ilk İnkalar olarak ele alınmaktadır.
Diğer kaynaklar Amazon bölgesi kaynaklı bir göç yaklaşımına yer vermektedir. İnkalar’ın Amazon bölgesindeki varlığı 1979 da Nicole ve Herbert Cartagena adlı iki kaşifin Mameria adlı İnka tarım yerleşimini keşfiyle doğrulanmaktadır. Fransız kâşif ve arkeolog Thierry Jamin de 2006 da dağ yamacına işlenmiş iri suratlardan oluşan üç antropomorf jeoglifi (yere kazınmış şekil) keşfiyle bunu resmîleştirmiştir. Bu jeogliflerden biri 1921 de Vicente de Cenitagoya tarafından keşfedilen Pusharo petrogliflerindeki (taşa kazınmış şekil) bir suratın kopyasıdır. Bunun üzerine Pusharo petrogliflerinde yeni keşiflerde bulunan genç arkeolog Thierry Jamin Amazon Ormanı’nda zorlu keşif gezileri gerçekleştirilebildiği takdirde yeni İnka kentlerinin ve özellikle kayıp kent Païtiti’nin bulunacağından emin olduğunu belirtmektedir.
İNKALARIN EFSANEVİ KÖKENİ: Manco Capac, Peru’daki İnka Hanedanlığının efsanevi kurucusudur. İnkalar’ın kökenine ilişkin sözlü gelenek yoluyla aktarılan, sonradan İspanyollarca kaleme alınan çok çeşitli efsaneler ve versiyonları bulunmaktadır. Manco Capac için bir efsanede, Viracocha’nın oğlu olduğu söylenir. Bir diğerinde ise Titicaca Gölünde Güneş Tanrısı İnti tarafından büyütüldüğü söylenir.
Manco Capac ve Mama Ocllo efsanelerine göre, İnkalar Manco Capac’ın soyundan gelmektedir. Kırıp geçiren büyük tufandan sonra insanlara uygarlığı öğretmek üzere, Tanrı Viracocha tarafından gönderilen Manco Capac, kız kardeşi ve aynı zamanda eşi olan Mama Ocllo ile Titicaca Gölü’nden çıkagelmiştir. Efsaneye göre, her ikisi Manco Capac’ın altından yapılma, yerleşilecek yeri göstermek üzere tümüyle toprağa gömülü olan büyülü asasının bulunduğu yere kadar gelirler. Asanın bulunduğu toprak onlara gerekenleri tedarik edebilecek yeterince zengin bir topraktı. İşte sonradan Cuzco (Quechua dilinde “göbek” anlamına gelir) olan ilk İnka kentini orada kurdular. Böylece Manco Capac insanlara tarımı ve zanaatı öğretti ve Mama Ocllo da kadınlara dokuma sanatını öğretti.
Juan de Betanzos tarafından aktarılan “Ayar Kardeşler” efsanesine göreyse, Viracocha’nın yaratılışı düzenlemesinden sonra dört çift (dört erkek kardeş ve eşleri olan dört kadın) Pacaritambo mağarasından (güneşin doğduğu-şafak evi ya da üretim evi) çıkmışlardı.) Bu çiftlerin en önemlisi adını sonradan Manco Capac olarak değiştirecek Ayar Manco ve Mama Ocllo çiftiydi.
Manco Capac’nın iktidara gelişi hakkında da birçok efsane vardır. Bir efsaneye göre, Manco Capac ve kardeşi Pachacamac, Inti’nin oğullarıdır. Babası tarafından ateş ve güneş tanrısı olarak kutsanmış olan Manco Capac, Cuzco’ya ulaşmak icin yer altı tünelleri kazmış ve bir tapınak yapmıştır. Yolculukları sırasında Manco’nun kardeşlerinden birisi taşa dönüşmüştür (Huaca). Bir diğer efsanede ise Cuzco’ya yer altından gitmek yerine Titicaca Gölü‘nün içinden gitmişlerdir.
Tici Virachocha versiyonuna göre, Manco Capac, Cuzco’nun 25 km güneyindeki Pacari-Tampu, bugünkü adıyla Pacaritambo’lu Tici Viracocha’nın oğludur. O ve erkek kardeşleri (Ayar Anca, Ayar Cachi ve Ayar Uchu); ve kız kardeşleri (Mama Ocllo, Mama Huaco, Mama Raua ve Mama Cura) Cuzco’ya yakın bir yerde yaşadılar. Çeşitlilik arzetmesine rağmen genel inanış, Manco’nun kardeşlerini öldürerek Cuzco’nun tek hakimi haline geldiğidir.
İNKA HAÇI: Chakana veya İnka Haçı, İnka medeniyetinde kozmos ile insan arasındaki bağlantıyı simgeleyen bir semboldür. Kare şeklindeki bu haçın her bir kolu, dünyayı dört ana yön olarak temsil eder ve merkezdeki delik, dünyevi olan ile spiritüel olan arasındaki geçiş noktasını ifade eder.
İNKALARIN KURUCUSU: Manco Capac hem Peru’daki İnka Hanedanlığı’nın hem de Cuzco’daki Cuzco Hanedanlığı’nın efsanevi kurucu lideridir.
İNKALARIN DİNİ İNANÇLARI
İnkaların çok tanrılı bir dinleri vardı. Yaratıcı konumunda bir tanrı ve onun yarattığı birçok başka tanrı vardı. Toprak, deniz, güneş ve ayı temsil eden tanrılar da vardı.
Bunlar Tanrılardan Bazıları
- Viracocha: Yaratıcı Tanrı
- İnti: Güneş Tanrısı
- Mama Quilla: Ay Tanrıçası
- İlyapa: İklim Tanrısı
İnkalar altının güneşten gelen bir çeşit şekerleme olduğunu düşünürlerdi. Altın ancak çeşitli kutular, mücevherler gibi törensel eşyalar ya da süslü mezar taşları veya tapınaklar yapmak amacıyla kullanıldığında bir değere sahipti. İnka altınlarının neredeyse tamamına yakını İmparatorluk Pizarro tarafından ele geçirildiğinde alındı ve eritildi.
Dini kutlamaların büyük çoğunluğu ekim ve hasat dönemlerinde yapılırdı. Tanrılara hayvan hatta insan kurban eden İnkalar bu kutsal törenleri depremler, savaşlar ya da imparatorların ölümleri gibi toplumu sarsan büyük olaylardan sonra yaparlardı.
Dini törenleri yöneten rahiplerin yanında Hristiyanlıktaki Rahibelere benzeyen Mamacunlar bulunmaktaydı. Mamacunalar manastırlarda yaşarlardı. İplik eğirmeyi, dokuma yapmayı, kraliyet kıyafetleri dikmeyi ve kutsal ekmek pişirmeyi öğrenirlerdi.
İNKA MİMARİSİ: İnka mimarisi üç temel kavram üzerine kurulmuştur: hassaslık, kullanışlılık ve sadelik. İnka mimarisinin temel anlayış prensibi “Az çoktur!” olmuştur.
İnka mimarisindeki en baskın biçim basit ancak zarif ve mükemmel bir şekilde kullanılmış olan “ikiz kenar yamuk” şeklidir. İkizkenar yamuk biçimindeki kapılar, pencereler ve duvarlardaki nişler her tipteki İnka yapısında görülmektedir. Kullanışlılığın etkilenmediği her yerde bu yamuklardan mümkün olduğunca bol bir şekilde kullanmışlardır.
İnka inşaatçılarının kullanışlılığı geri plana attıkları tek yer akan suyla girdikleri mimari ilişki olmuştur. Suyun, ağızlarından şırıltıyla ve köpürerek döküldüğü oluklar, bazen oyma süslerle bezenmiş taşlar ile süslenmiş bazen de hiç gerekli olmadığı halde komplike taş kanallar ile bir sonraki çeşmeye ya da banyolara bağlanmışlardır. Bazen de bir çeşmeden bir diğer çeşmeye gereksiz ancak hoş ve güzel bir dekorasyon verilmek amacıyla şelaleler ve süslemeler yapılmıştır.
İNKALAR DA BİLİM: İnkalar’ın, bilimlerde matematik ve astronomi gibi bazı alanlarda ileri bilgilere sahip oldukları anlaşılmaktadır. İnkalar da matematik on tabanlı olmayıp, 4×10 (40 tabanlı) sistemi üzerine kurulmuştu. Gündönümü ve Ekinoksları hesaplayabiliyorlardı hem ay takvimlerinin hem de güneş takvimlerinin olması tarım çevrimlerini saptayabilmelerine olanak sağlıyordu. İnkalar’ın tıp konusundaki bazı bilgilerinin günümüzdeki modern bilgilere oranla daha ileri olması şaşırtıcıdır. Hastalıkların tedavisinde kullandıkları bazı bitkilerin yanı sıra, bazı bitkileri de ağrı kesici olarak kullanıyorlardı. Sıtmaya karşı kinin kullanıyorlardı. Bitkiler ve yararları konusundaki bilgileri derindi. Ameliyatlarda, özellikle trepanasyon ameliyatlarında ileri oldukları görülmektedir. İnka mezarlıklarında birçok trepanasyon geçirmiş kafatasları bulunmuştur. Anestezi için koka yaprağı kullanıyorlardı.
İNKALAR DA SANAT: İnka sanatında belirli bir sertlik görülür. İnkalarda çanak çömlek yapımına önem verildiği görülmektedir. İnkalar’ın elimizdeki çok renkli seramiklerinde çeşitli hayvan, özellikle kuş, kedigiller (bunlar Chavin kültüründe yaygındı), dalga motifleri ve Nazca stilindeki geometrik desenler göze çarpar. Yazıtları olmasa da seramikler ve madeni eserlere işlenmiş, günlük yaşama, ilişkilere ve oymaklar arası savaşa ilişkin sahneler Güney Amerika’nın eski insanları ve İnkaların yaşamı hakkında bizlere son derece aydınlatıcı bilgiler sağlamaktadır. En ayırt edilir İnka seramik eserleri Cuzco’nun “aryballos” şişeleridir. Bu eserlerin birçoğu günümüzde Lima’daki Larco Ulusal Arkeoloji, Antropoloji ve Tarih Müzesi’nde sergilenmektedir. İnkalar’ın bir özelliği de tahta işçiliğinin yaygın olmasıdır.
Kuyumculukta bir hayli ileriydiler; kuyumculukta kullanılan başlıca metaller altın, gümüş, platin, kalay ve bakırdır. Çeşitli alaşımlar da kullanmışlardır. Sanat eserlerinin çoğu kült objesi veya süs olarak tapınaklar için yapılmaktaydı. Bilezik, kolye, küpe (kulaklara takılan diskler) gibi takılar ise imparator ailesinin veya yüksek mevkidekilerin süslenmesi için üretiliyordu. İnka İmparatorluğu’nun hemen hemen tüm bilinen altın ve gümüş eşyaları İspanyollar tarafından alınıp eritilmiştir.
Şiir müzik sanatına bağlı bir unsurdu. Her ikisi de bayramlarda olduğu kadar günlük yaşamda, hasat sırasında veya diğer kolektif çalışmalarda kullanılıyordu. Kullanılan müzik aletleri arasında antara adlı ünlü panflüt, kena adlı kertikli flüt, ocarina, davul, tef, çıngırak ve borazan türleri sayılabilir.
İNKALARIN YOK OLUŞU: İspanyollar 1572 de Vilcabamba’nın kontrolünü ele geçirdiler ve son kalan İnka hükümdarı Manco’nun oğlu Tupak Amaru yakalanıp idam edildi ve İnka İmparatorluğu sona erdi.
AÇIKLAMALAR: 9 ila 12 yaşlarındaki çocukların görevi tarlaları KUŞLARDAN korumaktı. 18 yaşındaki gençler ÇOBANLIK yaparlardı. 20 ila 50 yaş arasındaki İnkalar’ın EVLENME ve SAVAŞÇI olma yaşı idi.
İnka İmparatorluğu çok değişik yerli kabilelerin bir araya gelerek oluşturdukları bir İmparatorluktur. Bu yüzden bunlara GÜNEŞİN ÇOCUKLARI denirdi. Emek gücünün yüksek olduğu İmparatorlukta herkes çalışmak zorunda olduğunu biliyordu.
Hırsızlık, ahlaksızlık İnkalar da büyük bir suçtu. Cezalar acımasızdı. Ancak hırsızlık, açlık ve yoksulluktan yapıldığı kesinleşmişse onun bağlı bulunduğu devlet sorumlusu suçlu görünürdü.
Uyuşturucu maddeler ve rahatsız edici derecede alkol kullanmak yasaktı. Özellikle insan sağlığına aykırı olan maddeleri yapanlar da satanlar da suçluydular.
Kıtlık durumlarında Devletin depolarındaki yiyecek maddeleri eşit olarak dağıtılırdı. Ekinlere gübre sağlayan “GUANO” kuşları beslenirdi.
28.01.2025
Zafer ALTINKESER